Masanın yanındaki ne?
- What's beside the desk?
Birkaç kız kapının yanında duruyor.
- Several girls are standing beside the gate.
Ben bu daireyi seviyorum. Yer iyi ve ayrıca, kira çok yüksek değil.
- I like this flat. The location is good, and besides, rent is not very high.
Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.
- Every rare thing is expensive, besides a cheap horse is rare, therefore a cheap horse is expensive.
O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.
- She knelt beside him and asked him what his name was.
Herkes onun yanına oturmak istiyor.
- Everybody wants to sit beside her.
O mağaza mobilya dışında birçok şey satmaktadır.
- That store sells many things besides furniture.
Tom ve Mary'nin dışında odada hiç kimse yoktu.
- There was no one in the room besides Tom and Mary.
Mary ve John'un dışında odada kimse yoktu.
- There was no one in the room besides Mary and John.
Tom'un dışında birinin o işi almayı istemesi pek olası değil.
- It's unlikely that anyone besides Tom would consider taking that job.
Tom'un dışında başka biri var mıydı?
- Was there anybody else besides Tom?
Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
- Did Mary have any other children besides Jesus?
Bir cerrah olmanın yanı sıra, o ünlü bir yazardı.
- Besides being a surgeon, he was a famous writer.
Bunun yanı sıra, nasıl dans edilir bilmiyorum.
- Besides that, I don't know how to dance.
Bunun yanında işşizlik artıyor.
- Besides that, unemployment is increasing.
Şimdi çok geç oldu. Üstelik, yağmur yağmaya başlıyor.
- It's too late now. Besides, it's starting to rain.
Sir Winston Churchill, büyük bir devlet adamı olmanın yanı sıra, büyük bir yazardı.
- Besides being a great statesman, Sir Winston Churchill was a great writer.
That is beside the point.
I don't want to go anywhere besides India.