He should have arrived already.
- O zaten varmış olmalı.
I can already write in Chinese.
- Zaten Çince yazabiliyorum.
So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts.
- Zaten nerede olduğum hakkında kavramamı kaybediyor gibi hissediyorum.
She wanted to go out anyway.
- O, zaten dışarı çıkmak istedi.
I'm tired, but I'm going anyway.
- Yorgunum, ama zaten gidiyorum.
In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her durumda, ben zaten tamamen size affettim.