belalı

listen to the pronunciation of belalı
Türkisch - Englisch
{s} troublesome
bully
calamitous, troublesome; toughy, bully
(Konuşma Dili) pimp, fancy man
plaguesome
calamitous, troublesome
distressing
hard-bitten
plaguy
thorny
difficult

Why are you being so difficult? - Neden bu kadar belalı oluyorsun?

calamitous
pesky
thorn
hard bitten
pesky
calamitous
calamity
belâ
calamity
bela
trouble

When you are in trouble, you can count on me. - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.

The lie got him in trouble when his boss found out the truth. - Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.

belâ
{i} trouble

I will go through that trouble again. - O belaya tekrar katlanacağım.

The lie got him in trouble when his boss found out the truth. - Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.

belâlı olarak
plaguily
belâ
{i} pest
bela
problem
belâ
{i} plague

The plague has devastated entire cities. - Bela bütün şehri mahvetti.

The boll weevil has long plagued cotton crops. - Pamuk kurdu uzun zamandır pamuklu bitkilerin başına bela olmuş durumda.

belâ
{i} ill
bela
destruction
bela
evilness
bela
annoyance
bela
(Otomotiv) mess

Tom was the one who got us into this mess. - Başımızı belaya sokan kişi Tom'du.

bela
visitation
bela
evilest
bela
(Konuşma Dili) hornets' nest
bela
(Konuşma Dili) a hornet's nest
bela
misadventure
bela
eviler
bela
scourge
bela
bugger
bela
tartar
bela
hassle
bela
evil

Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil. - Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.

bela
scrape
bela
predicament
bela
scourges
belâ
{i} bore
bela
trouble, misfortune, calamity, evil; nuisance, plague, pest
bela
misfortune

Misfortunes always come in threes. - Belalar hep üçerli gelir.

bela
grief
belâ
affliction
belâ
damnation
belâ
curse
belâ
darned
belâ
nuisance

Chicken pox is an itchy nuisance for kids. - Suçiçeği, çocuklar için kaşıntılı bir baş belasıdır.

The telephone can be a nuisance. - Telefon bir baş belası olabilir.

belâ
rock
belâ
scourge
belâ
tribulation
belâ
evil

Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil. - Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.

belâ
destruction
belâ
misadventure
belâ
{i} misfortune

Misfortunes always come in threes. - Belalar hep üçerli gelir.

Türkisch - Türkisch
Yolsuz kadınların zorba dostu
Yorucu, üzücü, can sıkıcı
cibil
BELALI
Yorucu, üzücü, can sıkıcı: "Bu belalı işin iyi gitmeye başlamasının daha ucundayız."- H. R. Gürpınar
BELALI
Kavgacı, şirret
BELALI
Yolsuz kadınların zorba dostu: "Belalıları başından taşkın kadınlarla uğraşacak yaşta değiliz."- R. H. Karay
belâ
sınamak,denemek ve imtihan etmek için Allah tarafından insanlara verilen gam,tasa,musîbet,afet ve sıkıntı gibi nefsin hoşuna gitmeyen şeyler
BELA
(Osmanlı Dönemi) Farsçada "Belî" diye söylenir
BELA
(Osmanlı Dönemi) Evet. (Nefiyden sonra isbat için söylenir.) Meselâ: Kur'ân-ı Kerim'de mezkûr; Cenab-ı Hakkın ruhlara karşı, "Ben Azîmüşşan sizin rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda, ruhlar $ Yâni: "Evet sen bizim Rabbimizsin" dediler. (Bak: Bezm-i Elest)
BELÂ
(Osmanlı Dönemi) Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en mükerremi olan insan; ve insanların en mükemmeli olan ehl-i iman; ve ehl-i imanın en ziyade hürmet ve merhamete şâyan aceze, alil ihtiyareler; ve alil ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en ziyâde lâyık ve müstahak bulunan akrabalar; ve akrabaların içinde
BELÂ
(Osmanlı Dönemi) (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye
Bela
(Osmanlı Dönemi) SANDİD
Bela
hezep
Belâ
(Osmanlı Dönemi) BİLV
Belâ
(Osmanlı Dönemi) KUŞ'AM
Belâ
(Osmanlı Dönemi) SAMAM
Belâ
(Osmanlı Dönemi) DERDEBİS
Belâ
(Osmanlı Dönemi) YESTEUR
Belâ
(Osmanlı Dönemi) SAMMA
Belâ
(Osmanlı Dönemi) DI'BİL
Belâ
(Osmanlı Dönemi) ADMER
Belâ
(Osmanlı Dönemi) SAYADİD
Belâ
(Osmanlı Dönemi) ŞİBDİ'
Belâ
(Osmanlı Dönemi) DEYLEM
Belâ
(Osmanlı Dönemi) HAYTEUR
bela
Hak edilen ceza
bela
Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse: "Hayatta dipdiri yanmak belasından da kurtulmuştum."- Y. K. Beyatlı
bela
İçinden çıkılması güç, sakıncalı durum
bela
içinden çıkılması güç durum
bela
Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse
Englisch - Türkisch

Definition von belalı im Englisch Türkisch wörterbuch

bela
sınamak,denemek ve imtihan etmek için Allah tarafından insanlara verilen gam,tasa,musîbet,afet ve sıkıntı gibi nefsin hoşuna gitmeyen şeyler
belalı
Favoriten