We moved here separately three years ago.
- Üç yıl önce buraya ayrı ayrı taşındık.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
That's a distinct possibility.
- Bu ayrı bir olasılık.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.
Seat cushions are sold separately.
- Koltuk minderi ayrı olarak satılır.