Could you wrap them up separately?
- Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
He lives apart from his family.
- O, ailesinden ayrı yaşıyor.
Tom asked me how long my parents had been married before they separated.
- Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
- Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
Sami attended a segregated school.
- Sami ayrılmış bir okula gitti.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
The buses left one after another.
- Otobüsler art arda ayrıldı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Could you wrap this separately, please?
- Bunu ayrı olarak sarar mısınız, lütfen?
Seat cushions are sold separately.
- Koltuk minderi ayrı olarak satılır.