- Definition von a-yapı im Türkisch Englisch wörterbuch
-  (Denizbilim) a-frame
- yapı
- construction The building is under construction. -Bina yapım aşamasındadır. 
 A new road is under construction. -Yeni bir yol yapım aşamasındadır. 
 
- yapı
- structure I studied the structure of Ainu families. -Auni ailelerinin yapısını inceledim. 
 These structures would rarely, if ever, occur in spoken English. -Bu yapılar nadiren, kırk yılda bir, konuşma İngilizcesinde olurlar. 
 
- yapı
- constitution She has a robust constitution. -Onun sağlam bir yapısı var. 
 
- yapı
- (a) building, edifice, (a) construction, (a) structure 
- yapı
- building The building was built in 1960. -Bina 1960'ta yapıldı. 
 This building is a capsule hotel lodging men and women. -Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir. 
 
- yapı
- makeup, character, personality (of someone) 
- moleküler yapı
- molecular structure 
- yapı
- structural This building is not structurally sound. -Bu bina yapısal olarak sağlam değil. 
 Structurally it's in good shape. -Yapısal olarak iyi durumda. 
 
- üst yapı
- pavement 
- ahlâki yapı
- ethos 
- demir yapı
- steel structure 
- edilgen yapı
-  (Dilbilim) the passive voice
- ekonomik yapı
-  (Ticaret) economic structure
- elektronik yapı
- electronic structure 
- esas yapı
- framework 
- etnik yapı
- ethnicity 
- genel yapı
- general structure 
- gizli yapı
- latent structure 
- ikili yapı
-  (Dilbilim) dichotomy
- ikincil yapı
-  (Denizbilim) secondary structure
- ince-yapı
-  (Kimya) fine-structure
- jeolojik yapı
-  (Coğrafya) geological structure
- kafes yapı
-  (İnşaat) lattice structure
- kimyasal yapı
-  (Kimya,Teknik) chemical structure
- kurumsal yapı
-  (Ticaret) corporate structure
- kurumsal yapı
-  (Ticaret) organizational structure
- mekanik yapı
-  (Telekom) chassis
- mikro yapı
- micro structure 
- yapı
-  (Denizbilim) strucure
- yapı
-  (Bilgisayar) construct Tom worked for a construction company in Boston. -Tom Boston'da bir yapı şirketi için çalıştı. 
 The rightmost lane is now under construction. -En sağdaki şerit yapım aşamasındadır. 
 
- yapı
- civil work 
- yapı
- make-up 
- yapı
-  (Dilbilim) usage
- yapı
-  (Politika, Siyaset) breakdown
- yapı
- temperament 
- yapı
- set-up 
- yapı
- pattern Those who intended to stay quickly adopted the island speech patterns, while those who did not, did not. -Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar. 
 India ink produces an interesting pattern when used as a dye. -Çini mürekkebi boya olarak kullanıldığı zaman ilginç bir yapı üretir. 
 
- yapı
-  (Jeoloji) constraction
- yapı
- configuration You can adjust game configuration options when starting the game for the first time. -Oyuna ilk kez başlarken oyunu yapılandırma seçeneklerini ayarlayabilirsiniz. 
 It is necessary to look more carefully into the demographic configuration of this region. -Bu bölgenin demografik yapısına daha dikkatli bakılması gerekir. 
 
- yapı
- design 
- yapı
- dwelling 
- yapı
- works He works as a teacher, but actually he's a vampire. -Öğretmenlik yapıyor ama aslında bir vampir. 
 He's making a table in his workshop. -Atölyesinde bir tablo yapıyor. 
 
- yapı adası
- ward 
- yapı oluru
-  (İnşaat) building permit
- yapı taşı
-  (Askeri) building stone
- yapı çözüm
- deconstruction 
- çelik yapı
- steel construction 
- çelik yapı
-  (Çevre) steel structure
- çelik yapı
- steelwork 
- üst yapı
- bodywork 
- alt yapı
- Infrastructure 
- bina yapı ruhsatı
- building permit 
- bina yapı ruhsatı
- construction permit 
- bitişik yapı
- Contiguous building 
- kaba yapı
- coarse structure 
- sağlam yapı
- Rugged construction 
- toplumsal yapı
- social structure 
- yapı
- chemistry Do you study chemistry? -Kimya öğrenimi yapıyor musun? 
 Tom is majoring in chemistry. -Tom kimyada ihtisas yapıyor. 
 
- yapı sökümü
- Deconstruction 
- ahşap yapı
- timberwork 
- ahşap yapı iskeleti
- frame house 
- aktif yapı
-  (Çevre) active structure
- alt yapı eşitsizliği
-  (Hukuk) infrastructural disparity
- alt yapı farklılığı
-  (Hukuk) infrastructural disparity
- alt yapı çalışmaları
-  (Hukuk) infrastructure works
- alt yapı özellikleri
-  (Hukuk) infrastructure endowment
- alt yapı, alt yapı tesisleri
-  (Hukuk) infrastructure
- ana yapı
- primary structure 
- ana yapı
- central structure, main building 
- anatomik yapı
- anatomy 
- askeri yapı
- military construction 
- ayırtık düzgün yapı
-  (Matematik) discrete uniform structure
- ağaç yapı
- a) wooden structure b) tree structure 
- beton yapı
-  (İnşaat) concrete foundation
- beynin merkezindeki gri yapı
- gray matter 
- beş dilimli yapı süsü
- cinquefoil 
- bilezik şeklinde yapı
-  (Havacılık) annulus
- birleştirici yapı
- copula 
- biyolojik yapı
- biological structure 
- blok yapı
- block building 
- blok yapı
-  (İnşaat) contiguous building
- büyük ve muhteşem yapı
- pile 
- cebirsel yapı
-  (Matematik) algebraic structure
- dekor için yapılmış yapı
- folly 
- dengeli yapı
-  (Havacılık) balanced construction
- derin yapı
-  (Dilbilim,Pisikoloji, Ruhbilim) deep structure
- derin yapı
-  (Dilbilim) underlying structure
- derin yapı bilgisi
-  (Dilbilim) deep grammar
- destek yapı
-  (Havacılık) back up structure
- değişime uğratılmış karekteristik yapı
- crossover 
- dip yapı
-  (Dilbilim) deep structure
- dönüşlü yapı
- reflexive 
- ekonomik alt yapı
-  (Ticaret) economic infrastructure
- esnek yapı
-  (Çevre) flexible structure
- eğik yapı
- monocline 
- fiziki yapı
- physical structure 
- fiziksel yapı
- set up 
- fiziksel yapı
- physical structure 
- genetik yapı
- genetic constitution 
- genetik yapı
- genetic endowment 
- genetik yapı
- genetic Is it your food or your language or your genetic makeup that makes you more feminine? -Senin gıdan ya da dilin veya genetik yapın seni daha kadınsı yapar mı? 
 
- gevrek yapı
- brittle structure 
- gözenekli yapı
- porosity 
- hacim merkezli kübik yapı
- body-centred cubic structure 
- halka yapı
-  (Bilgisayar,Teknik) ring structure
- heterojen yapı
- heterogeneous structure 
- hidrolik yapı
- hydraulic structure 
- huni biçiminde yapı
-  (Mimarlık) infundibula
- ilave yapı
- appurtenant structures 
- ilk yapı
- primary structure 
- ince yapı
- fine structure 
- ince yapı
-  (Kimya) hypefine structure
- iskelet yapı
- skeleton structure 
- jeolojik yapı
- geology 
- jeolojik yapı ile ilgili
-  (Coğrafya) geomorphologic
- jeolojik yapı ile ilgili
-  (Coğrafya) geomorphological
- kafes yapı
- baywork 
- kalıtsal yapı
- genotype 
- karakteristik yapı
- character 
- katmanlı yapı
- lamination 
- kavgacı yapı
- quarrelsomeness 
- kaçak yapı
- unlicensed building 
- kemerli yapı
- vaulting 
- kesme yapı taşı
- ashlar 
- kristal yapı
- crystalline structure 
- kule yapı
- high-rise building 
- kurucu yapı
-  (Dilbilim) constituent structure
- kurumsal yapı
- polity 
- kültürel yapı
- ethos 
- kıvrımlı yapı
-  (Coğrafya) folded structure
- lame yapı
- lamellar structure 
- lamel yapı
- lamellar structure 
- linear yapı
- linear structure 
- lineer yapı cephesi
-  (Askeri) linear building frontage
- malta taşına benzer yapı taşı
- Portland stone 
- mantıksal yapı
- logical structure 
- mevcut yapı
-  (Ticaret) current business
- mihver yapı
-  (Dilbilim) pivot structure
- milli alt yapı
-  (Askeri) national infrastructure
- mozaik yapı
- mosaic structure 
- ne tür yapı oyuncaklarınız var
- What type of building kits do you have 
- nükleer yapı
- nuclear structure 
- organik yapı
- organic structure 
- oyuncak yapı kovası
- building kit 
- oyuncak yapı kovası rica ediyorum
- I would like a building bucket 
- payandalı yapı
- trestlework 
- petek yapı
- honeycombed structure 
- primer yapı
- primary structure 
- sabit yapı
-  (Askeri) fixed structure
- sarmal yapı
- volute 
- simetrik eksenli yapı
-  (Askeri) axisymmetric structure
- sivri uçlu kumsal yapı
-  (Askeri) gilant cusp
- sosyal yapı
- social structure 
- süslü hafif yapı
- pavilion 
- sıkı yapı
- dense packing 
- taraksı yapı
- pecten 
- tarihi yapı
-  (Askeri) historical structure
- taç şeklinde yapı
- corona 
- tek kromozomlu yapı
- haploid 
- tekbiçimli yapı
- uniform structure 
- teknolojik yapı
- technological structure 
- temel yapı
-  (Dilbilim) underlying structure
- temel yapı
- fundamental structure 
- termoplastik yapı malzemesi
- thermoplastic 
- tortul yapı
-  (Coğrafya) sedimentary structure
- turistik yapı
-  (Turizm) touristic building
- uyumsuz yapı
- discordant structure 
- yaprak yapı
- lamellar structure 
- yapı
- corpus 
- yapı
- build This building is made of stone. -Bu bina taştan yapılmıştır. 
 The money was appropriated for building the gymnasium. -Para spor salonunun yapımı için ayrılmıştır. 
 
- yapı
- composition 
- yapı
- contexture 
- yapı
- architecture 
- yapı
- conformation 
- yapı
- form It is important that you attach your photo to the application form. -Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir. 
 No formal action was taken. -Resmi bir işlem yapılmadı. 
 
- yapı
- make My mother taught me how to make osechi. -Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti. 
 He knows how to make a radio. -Nasıl bir radyo yapılacağını bilir. 
 
- yapı
- habit 
- yapı
- blood Tom was given a blood transfusion. -Tom'a kan nakli yapıldı. 
 
- yapı
-  (Hukuk) construction, structure
- yapı
- make, origin: Alman yapısı bir tabanca a revolver made in Germany/a German-made revolver 
- yapı
- being Tom said he liked what she had made for dinner, but he was only being polite. -Tom onun akşam yemeği için yaptığını beğendiğini söyledi fakat o sadece kibarlık yapıyordu. 
 As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other. -Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar. 
 
- yapı
- framework The building will be made of concrete on a steel framework. -Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır. 
 The whole framework was made of iron. -Bütün iskelet demirden yapıldı. 
 
- yapı
- building, construction: Herkeste bir yapı hevesi başladı. Everyone was seized with a desire to build 
- yapı
- build, structure; constitution; physique; frame 
- yapı
- building, construction, edifice " bina; structure" " strüktür; fabric; configuration, conformation; (beden) build; temperament, disposition 
- yapı
- fiber Muscles are made of hundreds of thin fibers. -Kaslar yüzlerce ince liften yapılmıştır. 
 These warm socks are made from alpaca fiber. -Bu kışlık çoraplar alpaka liften yapılır. 
 
- yapı
- frame I was dwarfed by his gigantic frame. -Onun dev gibi yapısı tarafından cüceleştim. 
 The whole framework was made of iron. -Bütün iskelet demirden yapıldı. 
 
- yapı
- disposition 
- yapı
- edifice The new edifice of the theatre looks very splendid. -Tiyatronun yeni yapısı çok görkemli görünüyor. 
 
- yapı
- make up 
- yapı
- fabric Use the highest heat settings only when you're ironing fabrics made of natural fibers like cotton or linen. -Sadece pamuk ve keten gibi doğal liflerden yapılmış kumaşları ütülerken en yüksek ısı ayarlarını kullanın. 
 The dress is made of a thin fabric. -Elbise ince bir kumaştan yapılmıştır. 
 
- yapı
- erection 
- yapı
- fibre These socks are made from bamboo fibre. -Bu çoraplar bambu lifinden yapılır. 
 
- yapı
- habit of body 
- yapı ahşabı
- structural timber 
- yapı araştırması
- building research 
- yapı ağacı
-  (Dilbilim) tree-diagramme
- yapı bileşeni
- building component 
- yapı bölgesi
- building zone 
- yapı camı
-  (İnşaat) structural glass
- yapı formülü
- structural formula 
- yapı gereci
- building material 
- yapı gereçleri
- building materials, construction materials 
- yapı ile ilgili
- constructional 
- yapı iskelesi
- scaffold(ing) 
- yapı iskelesi
- scaffold 
- yapı iskelesi
- scaffolding 
- yapı iskelesi
- staging 
- yapı iskelesi kurmak
- scaffold 
- yapı iskeleti
- shell 
- yapı izni
-  (İnşaat) building license
- yapı kaybı
-  (Askeri) structural loss
- yapı kerestesi
- structural timber 
- yapı kooperatifi
- building society 
- yapı kumu
-  (İnşaat) building sand
- yapı maddesi
- nutrient 
- yapı oyuncakları
- building kit 
- yapı sanatı
- tectonics 
- yapı sanayii
- building trade