He worked very hard to earn a lot of money.
- Çok para kazanmak için çok çalıştı.
How much money do you want to earn?
- Ne kadar para kazanmak istersin?
The man used much money to gain power.
- Adam güç kazanmak için çok para kullandı.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
The important thing is not to win the game, but to take part in it.
- Önemli olan oyunda kazanmak değil, oyunun içinde yer almak.
I'll do whatever it takes to win.
- Kazanmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
The brave soldiers went head-to-head with the enemy to regain their city.
- Cesur askerler şehri yeniden kazanmak için düşman ile boy ölçüştü.
Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
- Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
Winning isn't the only thing that matters.
- Kazanmak önemli olan tek şey değildir.
Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
- Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
We work to get money.
- Para kazanmak için çalışıyoruz.
It was not easy to get a lot of money in a short time.
- Kısa zamanda çok para kazanmak kolay değildi.
If you want to earn money, America is the best.
- Para kazanmak istiyorsan, Amerika en iyisi.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
Significantly, however, arguments in favour of Turkish membership are beginning to gain ground.
Wilson clearly had the best chance to win.
- Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.
You need money to make money.
- Para kazanmak için paraya ihtiyacın var.
He has only one aim in life, to make money.
- Hayatında bir amacı var, para kazanmak.
They wanted to earn money.
- Onlar para kazanmak istiyorlardı.
His goal is not to earn money.
- Onun amacı para kazanmak değil.