Birth is the starting point for life's adventures.
- Doğum, yaşam macerası için başlama noktasıdır.
Are you planning on starting your own business?
- Kendi işine başlamayı planlıyor musun?
A chain of events led to the outbreak of the war.
- Bir dizi olay savaşın başlamasına yol açtı.
If the metal plate terminal of the game cassette is dirty it may be difficult for the game to start when the cassette is inserted into the game console.
- Eğer oyun kasetinin metal plaka terminali pis ise oyun konsoluna kaset yerleştirildiğinde oyunun başlaması zor olabilir.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
- Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery.
- Cerrah ameliyata başlamadan önce elini dirseklerine kadar iyice ovalayarak yıkadı.
Tom and I plan to start digging a well tomorrow morning.
- Tom ve ben bir kuyu kazmaya başlamayı planlıyoruz.
We agreed to start early the next morning.
- Ertesi sabah erken başlamayı kararlaştırdık.
Let's go back before it begins to rain.
- Yağmur başlamadan önce geri dönelim.
The room was jam-packed with reporters waiting for the press conference to begin.
- Oda basın konferansının başlamasını bekleyen muhabirlerle tıka basa doluydu.
He gave us the signal to begin.
- O, bize başlamak için sinyal verdi.
When would you like to begin?
- Ne zaman başlamak istersin?
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
You'll have to start at once.
- Derhal başlamak zorunda kalacaksın.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
Birth is, in a manner, the beginning of death.
- Doğum,bir şekilde,ölümün başlangıcıdır.
Next month it'll be five years since he began playing the violin.
- Önümüzdeki ay keman çalmaya başlayalı beş yıl olacak.
You began to learn Esperanto.
- Esperanto öğrenmeye başladınız.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
We were about to start, when it began to rain.
- Yağmur yağmaya başladığında biz başlamak üzereydik.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I have to get to work.
- Çalışmaya başlamak zorundayım.
I want to get to work.
- İşe başlamak istiyorum.
He stopped smoking and started running.
- Sigarayı bıraktı ve koşmaya başladı.
The dog began to run.
- Köpek koşmaya başladı.
The secret of getting ahead is getting started.
- İlerlemenin sırrı başlamaktır.
It takes a lot of money to start a business.
- Bir işe başlamak çok para gerektirir.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
- O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
The War of 1812 had begun.
- 1812 Savaşı başlamıştı.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
Now I must go about my work.
- Şimdi işime başlamalıyım.
The student center is a good place to strike up conversations.
- Öğrenci merkezi konuşmalara başlamak için iyi bir yer.
I must set about that work without delay.
- Gecikmeden o işe başlamalıyım.
She had no idea how to set about her work.
- İşine nasıl başlayacağı konusunda bir fikri yoktu.
Now let's get down to work.
- Şimdi çalışmaya başlayalım.
It's time to work now. Let's get down to business.
- Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.
Hostilities commenced.
- Düşmanlıklar başladı.
Tom's trial commenced three days later.
- Tom'un davası üç gün sonra başladı.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
- Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
There's nothing better than a good cup of coffee to start off the day.
- Güne başlamak için güzel bir fincan kahveden daha iyi bir şey yoktur.
Even if he doesn't come, we'll have to begin.
- O gelmese bile, biz başlamak zorunda kalacağız.
Come on in. We're just about to get started.
- İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
In order to lose weight, it is best to take up some sport.
- Zayıflamak için en iyisi biraz spor aktivitesine başlamak.
I'd like to get started right away.
- Hemen başlamak istiyorum.
I can hardly wait to get started.
- Başlamak için sabırsızlanıyorum.
Come on in. We're just about to get started.
- İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
I'd like to get started right away.
- Hemen başlamak istiyorum.
I'd like to get an early start.
- Erken başlamak istiyorum.
We'll be ready to start in a few minutes.
- Birkaç dakika içinde başlamak için hazır olacağız.