I can't tell Tom and his younger brother apart.
- Tom ve genç erkek kardeşinin ayrı olduğunu söyleyemem.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
I can make a distinction between good and bad.
- İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
These specimens are divided into several categories.
- Bu örnekler birkaç kategoriye ayrılır.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The buses in Montgomery were segregated.
- Otobüsler Montgomery'de ayrıldı.
The buses left one after another.
- Otobüsler art arda ayrıldı.
There also was another reason.
- Ayrıca başka bir nedeni vardı.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
It's a way to make a little extra on the side.
- Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
The service charge is extra.
- Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
You have to remain detached.
- Ayrı kalmak zorundasın.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
The cabin was torn asunder by the storm.
- Kabin fırtına tarafından parçalara ayrıldı.
Do you know how to differentiate between poison ivy and poison oak plants?
- Zehirli sarmaşık ve zehirli meşe bitkiler arasındaki nasıl ayrım yapacağınızı biliyor musunuz?
Elephants are divided into three different species.
- Filler üç farklı türe ayrılır.
I keep this bottle separate from all the others.
- Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.
She finally decided to separate from her husband.
- O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.
Dogs can't distinguish between colors.
- Köpekler renkler arasında ayrım yapamazlar.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
Diplomats are allowed various privileges.
- Diplomatlara çeşitli ayrıcalıklar tanınır.
Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
- Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
Don't leave out a single detail.
- Bir tek ayrıntıyı unutmayın.
She left without saying even a single word.
- Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
They each paid separately.
- Onların her biri ayrı ayrı ödedi.
Tom and Mary arrived separately.
- Tom ve Mary ayrı ayrı geldi.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
This question must be discussed separately from that one.
- Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.