Bir kedi haricinde ev boştu.
- The house was empty except for a cat.
Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...
- Except that the one who sent me to baptize with water told me...
Pazar günleri hariç her gün çalışırım.
- I work every day except on Sunday.
Ben hariç herkes şarkı söylüyordu.
- Everybody was singing except me.
Ben onun bir piyanist olması dışında onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum.
- I know nothing about her except that she is a pianist.
İnsanların yiyecek için avlanmanın dışında yapacakları çok az şeyleri vardı.
- The men had little to do except hunt for food.
Bu kuralın istisnaları yoktur.
- This rule has no exceptions.
Bu istisnai bir durumdur.
- This is an exceptional case.
Ona katlanmaktan başka seçimimiz yoktu.
- We had no choice except to put up with it.
Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
- Nothing could be done, except wait.
Bu saati satın alırdım fakat çok pahalı.
- I would buy this watch, except it's too expensive.
Offensive wars, except the cause be very just, I will not allow of.
I never made fun of her except teasingly.
he was a great lover of music, and perhaps, had he lived in town, might have passed for a connoisseur; for he always excepted against the finest compositions of Mr Handel.