Tom hiç sıkıntılı görünmüyor.
 - Tom doesn't look troubled at all.
Tom'un sıkıntılı bir geçmişi var.
 - Tom has a troubled past.
Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm.
 - I'm very sorry to have troubled you.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
 - I am sorry to have troubled you.
Bulanık sularda balık tutmaya mı çalışıyorsun?
 - Are you trying to fish in troubled waters?
Fred, karısının dırdırından çok rahatsız idi.
 - Fred was very troubled by his wife's nagging.
Haberden çok rahatsız oldum.
 - I felt very troubled by the news.
Mary'nin sıkıntılı bir geçmişi var.
 - Mary has a troubled past.
Tom'un sıkıntılı bir geçmişi var.
 - Tom has a troubled past.
Mary'nin sıkıntılı bir geçmişi var.
 - Mary has a troubled past.
Tom gerçekten sıkıntılıydı.
 - Tom was genuinely troubled.
Neden bu kadar sıkkınsın?
 - Why are you so troubled?
Tom Mary'ye sorunlu olduğunu söyleyebilir.
 - Tom could tell Mary was troubled.
Tom sorunlu bir çocuktu.
 - Tom was a troubled child.
O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
 - He was always ready to help people in trouble.
Başı dertte iken benden yardım istedi.
 - She asked me for help when she was in trouble.
Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
 - The trouble is that my son does not want to go to school.
Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
 - I have nothing to do with their troubles.
Benim her zaman başım belada.
 - I am forever in trouble.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
 - The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
 - He took the trouble to assist the poor man.
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
 - Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
 - When you are in trouble, you can count on me.
O belaya tekrar katlanacağım.
 - I will go through that trouble again.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
 - I could tell at a glance that she was in trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
 - We'll have troubles for sure.
Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.
 - It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
 - Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
 - He's here trying to stir up trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
 - We'll have troubles for sure.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
 - I could tell at a glance that she was in trouble.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
 - Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
İnce hatalar bazı zamanlar büyük problemlere yol açar.
 - Tiny mistakes can sometimes lead to big trouble.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
 - When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Tom ciddi bir zorluk içinde.
 - Tom is in serious trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to trouble you.
Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.
 - Tom had trouble remembering what Mary looked like.
Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.
 - I had no trouble finding his office.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
 - She stood by him whenever he was in trouble.
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
 - When you are in trouble, you can count on me.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
 - The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
 - Tom came here today looking for trouble.
O bela aramak için geldi.
 - He came to look for trouble.
I better go pour oil on those troubled waters the children are making over there.
... and my question to you it you indicated the troubled twenty of them ...