güçlük

listen to the pronunciation of güçlük
Türkçe - İngilizce
(Hukuk) difficulty

The old woman climbed the stairs with difficulty. - Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

She had no difficulty in learning the poem by heart. - O, şiiri ezberlemede güçlük çekmedi.

hassle

We know it's a hassle. - Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.

Anyone who creates hassle should leave. - Güçlük yaratan biri terk etmeli.

hardship
difficulty, hardship, trouble, adversity, hassle
adversity

Face adversity with courage. - Güçlüklerle cesaretle yüzleş.

complexity
stumbling block
rub
hurdle
oppression
arduousness
complicacy
suffering
rigour
fix
complication
complex
knot
drawback
trouble

I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog. - Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.

Tom had trouble remembering what Mary looked like. - Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.

pitfall
entanglement
hardness
job
austerity
tough
hassle of
asperity
tieup
güçlük çekmeden
readily, without difficulty
güçlük çekmek
to have difficultly in
güçlük çekmek
to experience difficulty
güçlük çıkarmak
make difficulties
güçlük çıkarmak
to make difficulties
güçlük çıkarmak
to make difficulties (for)
güçlükler
difficulties
güçlükler
experience difficulties
bilinmeyen güçlük
shoal
hatırlamakta güçlük çekmek
disremember
Türkçe - Türkçe
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat
Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat: "Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar."- B. Felek
Engel: "Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı."- O. V. Kanık
Engel
(Osmanlı Dönemi) ASÂR
(Osmanlı Dönemi) ŞİKL
(Osmanlı Dönemi) EZL
(Osmanlı Dönemi) SAHTİ
Güçlük çekmek
(Osmanlı Dönemi) İSTİS'AB
Güçlükler
(Osmanlı Dönemi) MESAİB
güçlük