This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil.
 - Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.
I figured it was easier to do it this way.
 - Onu bu şekilde yapmanın daha kolay olduğunu düşündüm.
Our political system was shaped by feudal traditions.
 - Siyasi sistemimiz feodal gelenekler tarafından şekillendirilmişti.
It is said that cats can change shape.
 - Kedilerin şekil değiştirebildikleri söylenilmektedir.
A form appeared in the darkness.
 - Karanlıkta bir şekil belirdi.
I formulated it wrongly.
 - Onu yanlış şekilde formüle ettim.
I'm sorry, I'll pay you back in kind.
 - Özür dilerim. Aynı şekilde sana geri ödeyeceğim.
The plane turned sharply to the right just before it crashed.
 - Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.
The plane turned sharply to the right just before it crashed.
 - Uçak parçalanmadan az önce, keskin bir şekilde sağa döndü.
A wise man would not act in that way.
 - Akıllı bir adam bu şekilde hareket etmezdi.
If you talk to me that way again, I'm going to smash your face in.
 - Benimle tekrar o şekilde konuşursan, yüzünü parçalayacağım.
His face is distorted by pain.
 - Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.