Lütfen ne zaman isterseniz içeri gelip sergimize bir göz atmak için tereddüt etmeyin.
- Please do feel free to come in and take a look at our exhibition anytime.
Buna bir göz atmak ister misin?
- Would you like to take a look at it?
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Çocukken çimin üstünde sırtüstü uzanır beyaz bulutlara bakardım.
- As a boy, I used to lie on my back on the grass and look at white clouds.
Sabah güneşi bakmak için çok parlak.
- The morning sun is too bright to look at.
Çiçekler bakmak için çok güzeldi.
- The flowers were very beautiful to look at.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Baştan çıkarıcı bakışların var.
- You have bedroom eyes.
Tom'un gözlerinde terör bakışını gördüm.
- I saw the look of terror in Tom's eyes.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
- Mother looked at me with tears in her eyes.
Tom'un delikli bir kaşı var.
- Tom has a pierced eyebrow.
Onun gözü şişmişti ve burnu kanıyordu.
- His eye was swollen and his nose was bleeding.
Benim görüşüm kötüleşiyor.
- My eyesight is getting worse.
Ben normal görüşe sahibim.
- I have normal eyesight.
Try to look at it from Tom's point of view.
- Try to look at it from Tom's point of view.
... And let's take a look at Fortune Teller, which is my ...
... But, you know, if you look at the raw material costs of a ...