kuyrukta

listen to the pronunciation of kuyrukta
Türkçe - İngilizce
on the line
On one of the lines marked on a playing field or court

The ball was on the line but the umpire ruled it out.

at risk (dependent upon success) in a contest or enterprise

I have a stalker, my life is on the line! - Gabrielle, from Desperate Housewives Season 3 episode 13.

on a level with the eye of the spectator; said of a picture, as hung in an exhibition of pictures
Calling on the telephone

I have John on the line for you.

(deyim) at great risk : "puts his future on the line by backing that policy"
(deyim) on the border between two categories
talking on the telephone
kuyruk
tail

Your car has a broken taillight. - Arabanın bozuk bir kuyruk lambası var.

Tails are absent in some cats. - Bazı kedilerde kuyruklar yok.

kuyruk
queue

British people are used to standing in queues. - İngilizler kuyruklarda durmaya alışkın.

I don't like waiting in queues. - Kuyrukta beklemekten hoşlanmıyorum.

kuyrukta beklemek
to wait in line
kuyrukta beklemek
to stand in a queue
kuyrukta beklemek
wait in a queue
kuyruk
line

Tom had to wait in line for three hours. - Tom üç saat kuyrukta beklemek zorunda kaldı.

Tom stood in line for an hour. - Tom bir saat kuyrukta bekledi.

kuyruk
caudal
kuyruk
(elbise vb.) trail
kuyruk
train (of a dress)
kuyruk
(kimse) together
kuyruk
corner (of the eye)
kuyruk
line, Brit. queue
kuyruk
tail; queue, file; follower, shadow; (giysi) train
kuyruk
(uçak) tail fin
kuyruk
(top) breech
kuyruk
breech (of a cannon)
kuyruk
rear end, tail end, tail (of a vehicle or procession)
kuyruk
(tilki) brush
kuyruk
follower, attendant; retinue, suite (said sarcastically)
kuyruk
(tavşan vs.) scut
kuyruk
ponytail
kuyruk
cue
kuyruk
column
kuyruk
follower
kuyruk
(Denizbilim) caudal fin
kuyruk
tailing
kuyruk
(Havacılık) tail fin
kuyruk
(Bilgisayar) queue holds
kuyruk
(Tıp) cauda
kuyruk
file
kuyruk
trail
kuyruk
tail in
kuyruk
queue of
kuyruk
queuing
kuyruk
tail of
Kuyruk
spool
kuyruk
shadow
Türkçe - Türkçe

kuyrukta teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

Kuyruk
(Osmanlı Dönemi) ZENEB
Kuyruk
(Osmanlı Dönemi) KIFVE
kuyruk
Bazı şeylerde kuyruğa benzeyen uzantı veya baş tarafın aksi yönünde kalan bölüm
kuyruk
Hayvanların çoğunda, gövdenin art yanında bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ
kuyruk
İnsanların sıra beklemek için, art arda durarak oluşturduğu dizi
kuyruk
Kuşlarda gövdenin art yanında bulunan tüy demeti
kuyruk
Başın arkasına toplanmış saç demeti
kuyruk
Birisinin arkasına takılıp hiç ayrılmayan kimse. İnsanların sıra beklemek için, art arda durarak oluşturduğu dizi: "Çoğu yirmi yaş civarında, sürü sepet öğrenci genç, kuyruğa girmiş, sırasını bekliyor."- A. İlhan
kuyruk
Bir harfin bitiş çizgisine yakın yerde, birden bir dönüş yapan kısa çizgi
kuyruk
Koyunun bazı türlerinde eritilerek yağı alınan bir uzantısı
kuyruk
Birisinin arkasına takılıp hiç ayrılmayan kimse
kuyrukta