There's a hotel across the street.
- Sokağın karşısında bir otel var.
The bus stop is across the street.
- Otobüs durağı caddenin karşısında.
I slept in front of the TV.
- Televizyonun karşısında uyudum.
You're always in front of the TV.
- Her zaman TV'nin karşısındasın.
The European currencies have weakened against the dollar.
- Avrupa para birimleri dolar karşısında zayıfladı.
The yen is expected to lose value against the dollar.
- Yen'in dolar karşısında değer kaybetmesi bekleniyor.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
Their house is just opposite the bus stop.
- Onların evi otobüs durağının tam karşısında.
Her house is just opposite the bus stop.
- Onun evi otobüs durağının tam karşısında.
She showed her courage in the face of danger.
- Tehlikenin karşısında cesaretini gösterdi.
He became brave in the face of danger.
- Tehlike karşısında cesurlaştı.
He was confused by the abrupt question.
- Beklenmedik soru karşısında kafası karışmıştı.
There's a convenience store diagonally across the street.
- Caddenin çaprazlama karşısında bir mahalle bakkalı var.
If God is with us, then who can be against us?
- Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
The exchange rate of the dollar versus the euro has declined.
- Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.
The candidate made wild accusations against his opponent.
- Aday rakibi karşısında vahşi suçlamalar yaptı.
Opponents say genetically engineered crops can cross-pollinate and damage other crops.
- Karşıtlar genetik mühendisliği bitkilerin çapraz döllenme yapabileceğini ve diğer bitkilere zarar verebileceğini söylüyorlar.
There is no evidence to the contrary.
- Hiçbir karşıt kanıt yoktur.
Whose house is opposite to yours?
- Kimin evi seninkinin karşısında?
They live in the house opposite to ours.
- Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
The policeman discovered counterevidence.
- Polis karşı delili keşfetti.
The slogan for the day dedicated to counter extremism was, rainbow colours instead of brown.
- Aşırılığa karşı çıkmak için ithaf edilmiş gün için slogan kahverengi yerine gök kuşağı renkleri idi.
They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy.
- Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.
They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever.
- Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.
He recoiled before his master's anger.
- O, efendisinin öfkesi karşısında geri çekildi.
I think I've met you before.
- Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.
You may disagree with and venture to question me, but remember, the feeling's mutual.
- Sen katılmayabilirsin ve beni sorgulamaya cesaret edebilirsin ama hatırla, duygu karşılıklıdır.
John Rutledge disagreed strongly.
- John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
Let's compare the translation with the original.
- Çeviriyi orijinali ile karşılaştıralım.
One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written.
- Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
I'm opposed to what he said.
- Onun söylediğine karşıyım.
Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
You should save some money against a rainy day.
- Sıkıntılı günlere karşı biraz para biriktirmelisiniz.
Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viral diseases.
- Birçok kişi antibiyotiklerin virüs kaynaklı hastalıklara karşı etkisiz olduklarının farkında değil.
The anti-smoking law is just, in my opinion.
- Bence, sigara karşıtı yasa makul.
Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
My attitude towards him changed.
- Ona karşı tavrım değişti.
In contrast to yesterday, it isn't hot at all today.
- Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.
As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.
- Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.
When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
- Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
Do not forget to meet me at the station.
- Beni istasyonda karşılamayı unutma.
I am willing to go on record as opposing nuclear tests.
- Nükleer testlere karşı açıklamaya hazırım.
He joined the opposing team.
- O, karşı takıma katıldı.
I'm facing that problem, myself.
- Ben bizzat o sorunla karşı karşıyayım.
Russia is facing great financial difficulties.
- Rusya büyük finansal zorluklarla karşılaşıyor.
We opposed his plan to build a new road.
- Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
I'm sorry, but I am opposed to this project.
- Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.
My car looks shabby in comparison with his new one.
- Yenisiyle karşılaştırıldığında benim arabam külüstür gözüküyor.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.