If you take this medicine, the stomach ache will be healed.
- Bu ilacı alırsan, mide ağrısı iyileşmiş olacak.
Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
Tom can't seem to find a decent job.
- Tom iyi bir iş bulamıyor gibi görünüyor.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
He is no good as a doctor.
- Doktor olarak iyi değil.
Fine, thank you. And you?
- İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
I'll never forget your kindness as long as I live.
- İyiliğini yaşadığım sürece unutmayacağım.
She was kind enough to give me good advice.
- Bana iyi bir tavsiye verecek kadar nazikti.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
I'm alright if you're alright.
- Sen iyiysen ben iyiyim.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
- Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
- Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
- Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Hoover was well-known to Americans.
- Hoover, Amerikalılar için iyi tanınmış biriydi.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
- Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Tom is a fairly decent golfer.
- Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
There's a nice Thai restaurant near here.
- Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
The table in that room is very nice.
- Şu odadaki masa çok iyi.
That's a pretty good idea.
- O oldukça iyi bir fikir.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
He can read well enough.
- O yeterince iyi okuyabilir.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
It sounds pretty good.
- O, oldukça iyi görünüyor.
I hope everything is okay.
- Umarım her şey iyidir.
I think I’m going to be okay.
- Sanırım iyi olacağım.
This climate doesn't agree with me.
- Bu iklim bana iyi gelmiyor.
The climate here doesn't agree with me.
- Buradaki iklim bana iyi gelmiyor.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
- O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
As a whole his works are neither good nor bad.
- Eserleri bir bütün olarak ne iyi nede kötü.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.