insanlar

listen to the pronunciation of insanlar
Türkçe - İngilizce
people

Traveling makes people knowledgeable. - Seyahat, insanları bilgili yapar.

Guns don't kill people. People kill people. - Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür.

they

People are sometimes tempted to eat more than they should. - İnsanlar bazen yemeleri gerekenden daha fazla yemek isterler.

People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there. - Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

(Biyoloji) hominidae
humanity

The whole Earth is a jail for humanity. People haven't yet escaped it. - Bütün Dünya insanlık için bir hapishanedir. İnsanlar henüz kaçmış değil.

When reading certain comments, people can completely lose faith in humanity. - Bazı yorumları okurken, insanlar insanlığa olan inançlarını tamamen kaybedebilirler.

human beings

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Human beings, whether they realise it or not, continually seek happiness. - İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.

folks

Get these folks some drinks. - Bu insanlara bazı içecekler alın.

It was a pleasure working with you folks. - Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.

mankind

The first calculating tool of mankind is called an abacus. - İnsanların ilk hesaplama aracına abaküs denir.

Does mankind have dominion over animals and birds? - İnsanların hayvanlar ve kuşlar üzerinde hakimiyeti var mıdır?

cattle

They would compare people to cattle. - İnsanları öküzle kıyaslarlardı.

The Masai people drink a mixture of milk and cattle blood. - Masai insanları, süt ve sığır kanının bir karışımını içerler.

folk

It was a pleasure working with you folks. - Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.

In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground. - Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.

(Sosyoloji, Toplumbilim) men and women
insan
human

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

War is a crime against humanity. - Savaş, insanlık dışı bir suçtur.

insan
man

There are many people in Asia. - Asya'da bir sürü insan vardır.

Man is the only animal that can laugh. - İnsan gülebilen tek hayvandır.

insanlar neden kürtaja başvurur
why do people choose abortion
insanlar arasında
among people
insanlar ve insansı maymunlar
(Hayvan Bilim, Zooloji) hominoidea
insan
human being

Language changes as human beings do. - İnsanoğlu değiştikçe dil de değişir.

On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time. - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.

insan
microcosm
engelli insanlar
people with disabilities
engelli insanlar
handicapped
evli insanlar
married people
evsiz insanlar
homeless persons
insan
homo
insan
thing

A Japanese person would never do such a thing. - Bir Japon insanı böyle bir şeyi asla yapmazdı.

Older people are often afraid of trying new things. - Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.

insan
humane

Isn't that the most humane punishment for criminals? - Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?

insan
being

On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time. - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.

Human beings succeeded in flying into space. - İnsanoğlu uzaya uçmayı başardı.

insan
(Latin) persona

Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him. - İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.

The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue. - İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.

insan
(Konuşma Dili) flesh and blood
insan
one

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

zengin insanlar
rich people
insan
character

Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge. - Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.

He is a man of character. - O kişilikli bir insandır.

insan
Homo sapiens
insan
person

He is not a good person. - O iyi bir insan değil.

You are a mean person. - Sen kötü bir insansın.

insan
bird

This bird can imitate the human voice. - Bu kuş insan sesini taklit edebilir.

The people don't like the birds. - İnsanlar kuşları sevmiyorlar.

insan
individual

Each human being is an individual. - Her insan bir bireydir.

Her tabakadan insanlar
every walk of life
insan
man-made

This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age. - Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.

Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings. - Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.

bazı insanlar
some people

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

Some people believe that Japan is No.1 in everything. - Bazı insanlar Japonya'nın her şeyde 1 numara olduğuna inanıyor.

bu tip insanlar
people of that ilk
genç ve modern insanlar
beautiful people
ikinci kez evlenen insanlar
remarried people
insan
spirit

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

People's opinions depend on the spirit of the times. - İnsanların görüşleri zamanlarının ruhuna bağlıdır.

insan
person, someone, human being, man
insan
decent person, upright person: İnsan gibi yaşamadı. He didn't live as a decent person should. İnsan gibi çalış! Do your work as it should be done!
insan
mortal

The people on this earth are all mortals. - Bu dünyadaki insanların hepsi ölümlüdür.

We know that all men are mortal. - Tüm insanların ölümlü olduğunu biliyoruz.

insan
naked ape
insan
one, you: İnsan büyüğüyle öyle konuşmaz. One doesn't speak that way to one's superior. İnsana güven veren bir sesi var. He has a voice that inspires trust
insan
humanity

Slavery is a crime against humanity. - Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.

Music is a common speech for humanity. - Müzik insanlık için ortak bir dildir.

insan
the human race, man, mankind: Allah insanı yarattı. God created man
insan
hominid
insan
Wight
insan
human, human being, man, person, one; human, humane
insan
born of woman
insan
decent, upright, good (person): Yümni insan bir adam. Yümni's a decent fellow
insan
lords of creation
insan
anthropo

Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism. - Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.

What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess. - Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.

insan
fellow

He is a very forgetful fellow. - O, çok unutkan bir insandır.

insan
creature

The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime. - Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

kendi halinde insanlar
simple folks
küçük dünyayı temsil eden insanlar
microcosm
sıradan insanlar
ruck
vefakâr insanlar
the faithful
özürlü insanlar
(Hukuk) disabled people PPPP
üstün yetenekli ve zeki insanlar grubu
Pleiades
şehir dışında yerleşen insanlar
overspill
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) nas
insan
Memelilerden, iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı
insan
Belirsiz zamir gibi de kullanılır
insan
Kişi, şahıs: "O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar."- H. Taner
insan
Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)
insan
İki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı
insan
Bu türden olan canlı
İNSAN
(Osmanlı Dönemi) Huy ve ahlâkı yüksek. Terbiyeli.İnsan binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nev'i lezzetler ile mütelezziz olacak bir zihayat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddi, mânevi düşmanları ve niha
İNSAN
(Osmanlı Dönemi) (Bu kelimenin aslı, lugat âlimlerince "ins" den geldiği söylenir. Kamusta da kûfiun'a göre "Nisyan" kelimesinden geldiği zikredilmektedir.)Akıl, şuur ve imân ile diğer canlılardan ayrı, Cenab-ı Hakk'ın en mükerrem yarattığı mahluku olup, Rabbanî ni'metleri unutkanlığı dolayısıyla insan denilmiş
İnsan
in
İnsan
(Osmanlı Dönemi) TABS
İnsan
benibeşer
İnsan
çocuk
İnsan
ölümlü
İnsan
(Osmanlı Dönemi) ADAM
İnsan
(Osmanlı Dönemi) İNS
İnsan
ademoğlu
İnsanlar
(Hukuk) NAS
İnsanlar
(Osmanlı Dönemi) NASUTİYÂN
İnsanlar
(Osmanlı Dönemi) BENÎ BEŞER
insanlar