endur teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- enduring
- dayanıklı
- endure
- {f} dayanmak
- endure
- katlanmak
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
- endurance
- dayanıklılık
Kardiyovasküler dayanıklılık, fiziksel uygunluğun altı bileşeninden biridir.
- Cardiovascular endurance is one of the six components of physical fitness.
Bu bir fiziksel dayanıklılık testidir.
- This is a physical endurance test.
- endure
- tahammül etmek
- endurance
- sabır
- endure
- devam etmek
- endure
- {f} sürmek
- endure
- sabretmek
- endure
- endurablekatlanılabilir
- endure
- kaldırmak
- enduring
- {s} sürekli
- endurance
- dayanırlık
- endurance
- direnç
- endurance
- çekme
- endurance
- havada kalış süresi
- endurance
- rezistans
- endurance
- götürüm
- endurance
- (Havacılık) dayanıklılık süresi
- endurance
- dayanma gücü
- endurance
- (Havacılık) havada kalma süresi
- endurance
- (Havacılık) seyir süresi
- endure
- acıya katlanmak
- endure
- sebat etmek
- endure
- varolmak
- endure
- gitmek
- endure
- gelmek
- endured
- sürmüş
- endured
- kaldırmış
- endured
- katlanmış
- endured
- dayanmış
- endured
- çekmiş
- endured
- devam etmiş
- enduring
- mukavim
- enduring
- çileli
- enduring
- sebatlı
- enduring
- dayanarak
- endurable
- dayanılabilir
- endurable
- katlanılabilir
- endurance
- dayanma
- endurance
- tahammül
Hiç kimse tahammülsüz başarılı olamaz.
- Nobody is able to succeed without endurance.
On bin metre koşmak için büyük tahammüle ihtiyacın var.
- You need great endurance to run ten thousand meters.
- endure
- dayan
Bu köprü uzun süre dayanamaz.
- This bridge will not endure long.
O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
- Can she endure a long trip?
- endure
- uzun süre etkisini ve gücünü korumak
- endure
- uzun süre dayanmak
- endure
- çekmek
- enduring
- {f} dayan
Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.
- There are various ways of enduring the pain.
- enduring
- tahammüllü
- endurance
- (Mühendislik) dayanım, sürme
- enduring
- uzun süren
- endurable
- {s} çekilir
- endurable
- {s} katlanılır
- endurance
- (Nükleer Bilimler) dayanım
- endurance
- {i} süreklilik
- endurance
- {i} katlanma
- endurance
- tahammül gücü
- endurance
- kaldırma
- endurance
- {i} devam
Bir insan ölebilir, uluslar yükselip düşebilir, ancak bir düşünce yaşamaya devam eder. Düşünceler ölümsüz sürekliliğe sahiptir.
- A man may die, nations may rise and fall, but an idea lives on. Ideas have endurance without death.
- endurance
- (Askeri) HAVADA KALIŞ SÜRESİ, SEYİR SÜRESİ: Bir uçağın belirli şartlar altında ve yakıt ikmali yapmadan uçabileceği, bir aracın veya bir geminin seyredebileceği süre. Ayrıca bakınız: "endurance distance"
- endure
- {f} dişini sıkmak
- endure
- kal/katlan
- endure
- {f} var olmak
- endure
- {f} durmak
- endure
- dayanılabilir
- enduring
- {s} sabırlı
- enduring
- kalıcı
- enduring
- {s} baki
- enduring
- kal/katlan
- enduring
- ebedi
- enduring
- {s} devamlı, sürekli