Tom is quite versatile, isn't he?
- Tom oldukça çok yönlü, değil mi?
Potatoes are very versatile.
- Patatesler çok yönlüdür.
I was much frightened at the sight.
- Ben görünce çok korktum.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
Tom made a crucial mistake.
- Tom çok önemli bir hata yaptı.
Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
If you eat too much you will become fat.
- Çok fazla yersen şişmanlarsın.
You must not eat too much ice-cream and spaghetti.
- Çok fazla dondurma ve spagetti yememelisin.
It's absolutely vital that we get to Tom Jackson's office by 2:30.
- 2.30'a kadar Tom Jackson'ın ofisine gitmemiz kesinlikle çok önemlidir.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
- Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
I think that was very funny.
- Sanırım o çok komikti.
That comedian is very funny.
- O komedyen çok komik.
We didn't talk very much.
- Biz pek çok konuşmadık.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Windows is the most used operating system in the world.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
She's more or less my age.
- O az çok benim yaşımda.
Tom was able to live a more or less normal life after the operation.
- Tom operasyondan sonra az çok normal bir hayat yaşayabildi.
I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.
- Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam.
Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.
- Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
She's a very good teacher.
- O çok iyi bir öğretmendir.
It's good now; neither too heavy nor too light.
- O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
What Tom said was outrageous.
- Tom'un söylediği çok çirkindi.
It's freezing in here.
- Burada hava çok soğuk.
It's freezing out here.
- Burada dışarısı çok soğuk.
I'm feeling a lot better.
- Çok daha iyi hissediyorum.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
Oil is abundant in that country.
- Şu ülkede petrol çoktur.
There's no need to hurry. We have plenty of time.
- Acele etmeye gerek yok. Çok zamanımız var.
Tom had plenty of chances to apologize, but he didn't.
- Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.
I had no idea that Tom knew so much about zebras.
- Tom'un zebralarla ilgili çok şey bildiğine dair bir fikrim yoktu.
You must not depend so much on others.
- Diğerlerine çok fazla bağımlı olmamalısın.
We had lots of fun at the picnic.
- Biz piknikte çok eğlendik.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
Countless lives have been lost.
- Pek çok hayat kayboldu.
I've been to Boston countless times.
- Pek çok kez Boston'a gittim.
Numerous stars were visible in the sky.
- Gökyüzünde çok sayıda yıldız görünüyordu.
When I went into his room, he showed me the numerous trophies he had won during the twenty years he had played golf.
- Onun odasına girdiğimde, golf oynadığı yirmi yıl süresince kazandığı çok sayıda kupayı bana gösterdi.
Tom didn't know that Mary was already dead.
- Tom Mary'nin çoktan öldüğünü bilmiyordu.
God is dead. And I don't feel so good either.
- Tanrı öldü ve ben de çok iyi hissetmiyorum.
I was very exuberant.
- Ben çok hayat doluydum.
Tom lives a very lavish lifestyle.
- Tom çok savurgan bir yaşam tarzı sürdürüyor.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
According to the weather forecast, the rainy season will set in before long.
- Hava tahmini göre, yağışlı mevsim çok geçmeden başlayacak.
Spring will be here before long.
- Bahar çok geçmeden burada olacak.
She may well refuse to speak to you because she's in a very bad mood.
- O seninle konuşmayı reddedebilir çünkü o çok kötü bir ruh hali içinde.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
She looked terrible at that time.
- O zaman çok kötü görünüyordu.
Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
Tom is a well-rounded person.
- Tom çok yönlü bir kişi.
Tom is a well-rounded individual.
- Tom çok yönlü bir birey.
Why are you so skinny?
- Neden bu kadar çok zayıfsın?
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
She likes her school a lot.
- O okulunu çok seviyor.
The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
- Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
The traffic is heavy here.
- Trafik burada çok yoğundur.
Layla was a very deadly woman.
- Leyla çok ölümcül bir kadındı.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
Tokyo is a very big city.
- Tokyo çok büyük bir şehirdir.
This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
- Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
You must want this very badly.
- Bunu çok fazla istemelisin.
Tom ate too many jelly donuts.
- Tom çok sayıda jöleli börek yedi.
I like grape jelly best.
- En çok üzüm jölesinden hoşlanırım.
Tom claimed that his father had raped him on multiple occasions.
- Tom babasının birden çok kez ona tecavüz ettiğini iddia etti.
Tom has multiple talents.
- Tom'un birden çok yeteneği vardır.
It is very cold here all the year round.
- Bütün yıl boyunca burada hava çok soğuk.
Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
I have a sore throat because of too much smoking.
- Çok fazla sigara içtiğim için boğazım ağrıyor.
If you eat too much of this food, you may get a sore throat.
- Bu yiyeceği çok fazla yersen boğazın ağlayabilir.
The pain you go through because of love is by far sweeter than any other pleasure.
- Aşktan dolayı katlandığın acı herhangi bir zevkten çok daha tatlıdır.
This novel is by far more interesting than that one.
- Bu roman ondan çok daha ilginç.
It began to rain in earnest.
- Çok yağmur yağmaya başladı.
This survey is too long to finish quickly.
- Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
It snowed a good deal last night.
- Dün gece çok kar yağdı.
He feels a good deal better than yesterday.
- Düne göre çok daha iyi hissediyor.
The damage is too extensive.
- Zarar çok geniş çaplıdır.
A great many tourists visit Kyoto in spring.
- Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
There are a great many forest fires in America.
- Amerika'da pek çok orman yangını var.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
We rejected Tom's suggestion as too extreme.
- Biz Tom'un önerisini çok aşırı olarak reddettik.
The price of this car is very high.
- Bu arabanın fiyatı çok yüksek.
The kangaroo jumps very high.
- Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
A great number of students battled for freedom of speech.
- Çok sayıda öğrenci konuşma özgürlüğü için savaştı.
There are a great number of schools in this city.
- Bu şehirde çok sayıda okul vardır.
There are a myriad of meats at the deli on the corner of Fifth and Harvey Street.
- Beşinci Cadde ve Harvey Caddesinin köşesindeki şarküteride çok et vardır.
He went so far as to call me a liar.
- O, bana bir yalan söyleyecek kadar çok ileri gitti.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
You seem to be extremely lazy.
- Çok tembel görünüyorsun.
Tom and his brothers are extremely close.
- Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
The multinational corporation lowered the price of several products.
- Çok uluslu ticaret şirketleri çok sayıda ürünün fiyatını düşürdü.
Mary has received several prizes for her poetry.
- Mary şiiri için çok sayıda ödül aldı.
She is a student who studies very hard.
- O çok çalışan bir öğrencidir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
A good night's sleep will do you a world of good.
- İyi bir gece uykusu sana çok iyi gelecek.
I have much studied both cats and philosophers. The wisdom of cats is infinitely superior.
- Hem kedileri hem de filozofları çok inceledim. Kedilerin bilgeliği son derece üstündür.
Life would be infinitely happier if we could only be born at the age of eighty and gradually approach eighteen.
- Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.
The uprising was brutally suppressed.
- İsyan çok sert bir biçimde bastırıldı.
Tom loved his mother dearly.
- Tom annesini çok sevdi.
This medicine tastes horrible.
- Bu ilaç çok kötü tadıyor.
You must feel horrible.
- Kendini çok berbat hissediyor olmalısın.
You speak tremendously fast.
- Çok hızlı konuşuyorsun.
It hurts tremendously here.
- Burası çok fazla acıyor.
The fountain is lit with multi-colored lights.
- Çeşme çok renkli ışıklarla aydınlatılıyor.
The city's multi-story buildings built in the 1940's are in danger of collapse.
- Şehrin 1940'larda yapılmış çok katlı yapıları çökme tehlikesindeler.
There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
- Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
Tom doesn't feel much like talking right now.
- Tom'un şu anda konuşmayı canı çok istemiyor.
Tom looks like he's too tired to help us right now.
- Tom şu anda bize yardım edemeyecek kadar çok yorgun görünüyor.
It is never too late to learn.
- Öğrenmek için asla çok geç değildir.
It is too late to repent.
- Tövbe etmek için çok geç.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
It would be so cool if I could speak ten languages!
- On dil konuşabilsem, çok güzel olur!
This website is so cool.
- Bu web sitesi çok güzel.
Aren't they adorable?
- Onlar çok güzel değil mi?
She is an adorable woman.
- O çok güzel bir kadın.
This smells very, very good.
- Bu çok, çok güzel kokuyor.
Very good! You did an excellent job.
- Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
Despite concerted effort by the government and private actors, the language's future is bleak.
- Hükümet ve özel aktörlerin çok güçlü çabalarına rağmen dilin geleceği umutsuzdur.
This is a fascinating article.
- Bu çok ilginç bir makale.
It would be unfair if we treated him so badly.
- Biz ona çok kötü davranırsak, haksızlık olur.
His behavior, as I remember, was very bad.
- Onun davranışı, benim hatırladığım gibi, çok kötüydü.
The experiment resulted in a miserable failure.
- Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
The weather was miserable yesterday.
- Hava dün çok kötüydü.
Some people are evil.
- Bazı insanlar çok kötüdür.
There is much evil in the world.
- Dünyada çok kötülük var.
The road is in a deplorable state.
- Yol çok kötü durumda.
Moncalvo is the smallest Italian city.
- Moncalvo çok küçük bir İtalyan şehridir.
The kangaroo jumps very high.
- Kangurular çok yüksek sıçrarlar.
The price of this camera is very high.
- Bu kameranın fiyatı çok yüksektir.
I have to admit it's very tempting.
- Onun çok çekici olduğunu kabul etmeliyim.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
I like coffee much more than tea.
- Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
I have a dozen reports to read.
- Okuyacak çok sayıda raporum var.
Tom gave me a dozen cookies in a plastic bag.
- Tom bana plastik bir torba içinde çok sayıda kurabiye verdi.