I think we'll make it in time if we don't get stuck in a traffic jam.
- Trafik sıkışıklığına yakalanmazsak, sanırım onu zamanında yapacağız.
He worked all night so that he could get the job done in time.
- O, İşi zamanında yaptırabilmek için bütün gece çalıştı.
Tom pays his debts promptly.
- Tom borçlarını zamanında öder.
The plane took off on time.
- Uçak zamanında kalktı.
You can rely on their coming on time.
- Onların zamanında geleceğine inanabilirsin.
I am sure your promotion was timely and well deserved.
- Terfinin zamanında ve haklı olduğundan eminim.
If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.
- Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.
When was the last time you went on a date?
- En son ne zaman biriyle çıktın?
I've always dated older women.
- Her zaman yaşlı kadınlarla flört ettim.
What time will you be back?
- Ne zaman geri döneceksin?
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
Which endings does this verb have in the present tense?
- Bu fiil geniş zamanda hangi takıları alır?
Relations between China and Japan have been tense recently.
- Çin ve Japonya arasındaki ilişkiler son zamanlarda gergin olmuştur.
Tom showed up at just the right moment.
- Tom tam doğru zamanda geldi.
Please drop in at my house when you have a moment.
- Lütfen zamanın olduğunda evime uğra.
It took me more than two hours to translate a few pages of English.
- Birkaç sayfa ingilizceyi çevirmek iki saatten daha fazla zamanımı aldı.
It took me more than two hours to translate a few pages of English.
- Birkaç sayfa İngilizce çevirmek iki saatten fazla zamanımı aldı.
I often study while listening to music.
- Müzik dinlediğim zaman sık sık çalışırım.
He always sings while having a shower.
- O her zaman duşta şarkı söyler.
I read a newspaper every day so that I may keep up with the time.
- Zamana ayak uydurabileyim diye her gün gazete okurum.
I make it a rule to read the newspaper every day lest I should fall behind the times.
- Zamanın gerisinde kalmayayım diye her gün gazete okumayı bir alışkanlık haline getirdim.
When does the rainy season in Japan begin?
- Japonya'da yağışlı sezon ne zaman başlar?
I wonder when the rainy season will end.
- Yağışlı sezonun ne zaman biteceğini merak ediyorum.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
I wish you would shut the door when you go out.
- Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
Once upon a time there lived an emperor who was a great conqueror, and reigned over more countries than anyone in the world.
- Bir zamanlar büyük bir fatih olan bir imparator yaşardı ve dünyadaki herhangi birinden daha fazla ülkede hüküm sürdü.
There was a time when kings and queens reigned over the world.
- Kralların ve kraliçelerin dünyada hüküm sürdüğü bir zaman vardı.
He occasionally visited me.
- O, zaman zaman beni ziyaret etti.
Tom occasionally visited Mary at her parents' house.
- Tom zaman zaman Mary'yi anne babasının evinde ziyaret eder.
It's been quite ages since we last met.
- Son karşılaştığımızdan beri oldukça uzun zaman oldu.
Tom always makes it a rule never to ask a woman her age.
- Tom her zaman bir kadına yaşını asla sormamayı bir kural olarak benimser.
Go easy on Bob. You know, he's been going though a rough period recently.
- Bob'ın üzerine fazla gitmeyin.Bilirsiniz, o, son zamanlarda zor bir sürece rağmen devam etmektedir.
Ten years is a really long period of time.
- On yıl gerçekten uzun bir zaman aralığıdır.
Mariner 10 was the first space probe to visit Mercury. It was also the first probe to visit two planets - Venus and Mercury.
- Mariner 10, Merkür'ü ziyaret eden ilk uzay sondasıydı. Aynı zamanda, iki gezegeni -Venüs ve Merkür- ziyaret eden ilk sondaydı.
If geometry is the science of space, what is the science of time?
- Geometri uzay bilimi ise, zaman bilimi nedir?
There were no radios in those times.
- O zamanlar hiç radyo yoktu.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
Everytime I look at him, he smiles.
- Ona ne zaman baksam gülümser.
In my opinion, Twitter is a waste of time.
- Bence Twitter bir zaman kaybıdır.
What are the measures of time?
- Zamanın ölçüsü nedir?
The taxi arrived in good time.
- Taksi tam zamanında geldi.
Bill wanted to get to the office in good time to clean his desk.
- Tom masasını temizlemek için tam zamanında ofise gitmek istedi.
We had a lot of snow about this time last year.
- Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
We have a lot of snow at this time of the year.
- Yılın bu zamanında bir sürü karımız var.
Nasıl vakit buluyor bilmiyorum.
- Buna nasıl zaman ayırıyor bilmiyorum.
Şu sıralar BT sertifikasyonlarına çalışmaya çok vakit harcıyorum.
- Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.