O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- I think that our living together has influenced your habits.
Onun ülkesinde büyük nüfuzu var.
- He has great influence in his country.
Mayuko zor iş yapmaktan kaçındı.
- Mayuko avoided doing hard work.
Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
- Tom had to do some work.
Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
- I felt tired from having worked for hours.
METRO'da mı çalışmak istiyorsun?!
- You want to work at METRO?!
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I have to freshen up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemek zorundayım.
- Before going to work in Paris I need to brush up my French.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- Why should they try to influence him?
Çevirdiğiniz cümlenin iyi bir çevirisini yapın. Diğer dillere yapılan çevirilerin sizi etkilemesine izin vermeyin.
- Make a good translation of the sentence that you are translating. Don't let translations into other languages influence you.
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
Genellikle işten ne zaman ayrılırsın?
- When do you usually get off work?
Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- Why should they try to influence him?
Bulaşık makinasının nasıl çalıştığını anlatabilir misin?
- Could you explain how the dishwasher works?
O çalışırken bir kaza yaptı.
- She had an accident while working.
O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
- That was probably what influenced their decision.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Tom işyerinde bir kazada yaralandı.
- Tom got hurt in an accident at work.
They worked on her to join the group.
I have absolutely no influence over him.
... influence ...
... And I took the influence of Bruce on my father in my life ...