Tom did it just to impress Mary.
- Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.
Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
- Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
- Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
Don't let me influence you.
- Seni etkilememe izin verme.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.
- İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.