I wanted to impress you.
- Seni etkilemek istiyordum.
Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
- Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
- Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
The problem affects the prestige of our school.
- Sorun bizim okulun prestiji etkiler.
Don't let me influence you.
- Seni etkilememe izin verme.
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.
- İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.