saklamak

listen to the pronunciation of saklamak
Türkisch - Englisch
hide

Do you have something to hide? - Saklamak zorunda olduğun bir şeyin var mı?

You don't have to hide. - Saklamak zorunda değilsin.

(Hukuk) withhold
keep

I promised him to keep it secret. - Onu sır olarak saklamak için ona söz verdim.

This safe is for keeping valuables. - Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.

save

Is it really necessary to save these letters? - Bu mektupları saklamak gerçekten gerekli mi?

I wanted to save this for a special occasion. - Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.

bury
stash
conceal

Mrs. Thompson wants to conceal the fact that she is a millionaire. - Bayan Thompson milyoner olduğu gerçeğini saklamak istiyor.

to hide, conceal; to keep (something) secret from (someone)
hide away
to keep, store (something) in (a place)
to save (something) for, keep (something) for, set (something) aside for
to hide, to conceal, to secret, to bury; to disguise; (sır) to keep, to keep sth back (from); to save, to preserve
(deyim) sweep under the carpet
secret

You've got to keep this secret, OK? - Bu sırrı saklamak zorundasın, tamam mı?

I have to keep it a secret. - Onu bir sır olarak saklamak zorundayım.

salt away
mask
gloss over
withheld from
withhold from
smother
hoard
dissemble
put away
couch
mantled
keep in
put

I'd like to put my belongings away. - Özel eşyalarımı saklamak istiyorum.

hide out
lay away
store up
veil
keep dark
putaway
stash away
tuck away
lay down
disguise
keep back
keep smth. quiet
(for God) to protect, preserve, shield (someone) (from). Sakla samanı, gelir zamanı. (Atasözü) Don't throw things away; something which seems utterly worthless now may come in handy someday
shelter
suffuse
put out of sight
plant
enshrine
cloak
put by
keep snug
screen
hold back
secrete
obscure
harvest
stow away
blind
{f} preserve
(deyim) sweep underneath the rug
(deyim) sweep underneath the carpet
store
lay in
lock away
lay aside
detain
set aside
sweep sth under the carpet
hider
cache
aside
keep smth. under wraps
bosom
saklamak (sır)
keep
sakla
(Bilgisayar) keep

She can never keep a secret. - O, asla sır saklayamaz.

He is capable of keeping a secret when he wants to. - O, istediği zaman bir sırrı saklayabilir.

sakla
hid

The boy hid behind the door. - Çocuk, kapının arkasına saklandı.

Jack hid the dish he had broken, but his little sister told on him. - Jack kırdığı tabağı sakladı fakat küçük kız kardeşi onu gammazladı.

avcunda saklamak
palm
iyi bir yere saklamak
stash
sakla
lay away
saklama
(Bilgisayar) save

I wanted to save this for a special occasion. - Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.

Burn the candles, use the nice sheets, wear the fancy lingerie. Don't save it for a special occasion. Today is special. - Mumlar yakın, güzel çarşaflar kullanın, fantezi iç çamaşırı giyin. Özel bir gün için saklamayın. Bugün özeldir.

sakla
cache
saklama
(Denizbilim) stroge
saklama
keeping

This safe is for keeping valuables. - Bu kasa değerli eşyaları saklamak içindir.

I'm not going to tell you because you're not good at keeping secrets. - Sır saklamada iyi olmadığın için sana söylemeyeceğim.

saklama
(Ticaret) custody
sır saklamak
keep secret
kavanozlayıp saklamak
bottle
sakla
withhold from
sakla
tuck away
sakla
keep back
sakla
withheld from
sakla
{f} hiding

Tom was hiding in the mountains. - Tom dağlarda saklanıyordu.

Tom was hiding behind the door. - Tom kapının arkasında saklanıyordu.

sakla
stow
sakla
salt away
sakla
store up
sakla
{f} stowing
sakla
kept back
saklama
safe custody
saklama
{i} stowing
saklama
concealment
saklama
dissimulation
sakla
hide

Hide this in a safe place. I don't want anyone getting their hands on it. - Bunu güvenli bir yerde sakla. Ona kimsenin dokunmasını istemiyorum.

Tom made no attempt to hide the fact that he was in love with Mary. - Tom Mary'ye âşık olduğu gerçeğini saklama girişiminde bulunmadı.

saklama
of storing
ambarda saklamak
warehouse
buzdolabında saklamak
refrigerate
dondurup saklamak
deep freeze
fikrini kendine saklamak
to keep one's own counsel
gizli bir yere saklamak
cache
ilerisi için saklamak
set by
iyi bir yere saklamak
stash away
kendine saklamak
keep in one's bosom
kilit altında saklamak
lock up
kozunu sona saklamak
play close to one's chest
kozunu sona saklamak
play cards close to one's chest
sakla
keptback
sakla
tuck#away
sakla
store#up
sakla
stash

Fadil drove the car to an abandoned house and stashed it. - Fadıl arabayı terk edilmiş bir eve kadar sürdü ve oraya sakladı.

Tom ate all the food I had stashed. - Tom sakladığım bütün yemeği yedi.

sakla
keepback
sakla
dissemble
sakla
storeup
sakla
tuckaway
saklama
secretion
saklama
conservation
saklama
safekeeping
saklama
storage, preservation
saklama
storage
saklama
preservation
saklama
hiding

You can't keep hiding from the truth. - Gerçeği saklamayı sürdüremezsin.

He has become expert in hiding his true feeling. - Gerçek duygusunu saklamada uzman oldu.

saklama
click
saklama
coverup
saklama
retention
saklama
conceal

Mrs. Thompson wants to conceal the fact that she is a millionaire. - Bayan Thompson milyoner olduğu gerçeğini saklamak istiyor.

saklama
(Nükleer Bilimler) store
siloda saklamak
silo
sır gibi saklamak
keep something like a secret
sır olarak saklamak
hugger mugger
sır olarak saklamak
(deyim) take into one's confidence
sır saklamak
to keep (a) secret
sır saklamak
keep a secret
tuzlayarak saklamak
pickle
tuzlayarak saklamak
salt
tuzlayarak saklamak
salt away
tuzlayarak saklamak
salt down
tuzlayıp saklamak
dry salt
saklamak
Favoriten