Definition von rush- im Englisch Türkisch wörterbuch
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} acele etmek
Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.
- Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work.
Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
- I don't see any reason for rushing.
- <span class="word-self">rushspan>
- acele ettirmek
Seni acele ettirmek istemiyorum ama bir sonraki otobüsü yakalamaya çalışalım.
- I don't want to rush you, but let's try to catch the next bus.
- <span class="word-self">rushspan>
- acele
Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.
- Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work.
Projeyi bitirmek için acele ediyor musunuz?
- Are you rushing to finish the project?
- <span class="word-self">rushspan>
- telaş etmek
- <span class="word-self">rushspan>
- koşturmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} telaş
Tom genellikle telaş içerisinde yemek yer.
- Tom usually eats in a rush.
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} sıkıştırmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} koşma
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} kızarıklık
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} koşuşturma
Sabah koşuşturmacası şimdi zirvede.
- The morning rush is at its peak now.
Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
- Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} şiddetli esmek
- <span class="word-self">rushspan>
- kızartı
- <span class="word-self">rushspan> hour
- (iş gününde) trafiğin en yoğun olduğu zaman
- <span class="word-self">rushspan> hour
- yoğun saat
Tokyo'daki yoğun saatlerde trafik ağırdır.
- During the rush hours in Tokyo, traffic is heavy.
Yoğun saatlerde okula gitmek yorucu ve tatsızdır.
- Going to school during the rush hour is tiring and unpleasant.
- <span class="word-self">rushspan> hour
- kalabalık saat
- <span class="word-self">rushspan> hour
- işe gidiş-geliş saatleri
- <span class="word-self">rushspan> hour
- kalabalık zamanı
- <span class="word-self">rushspan> into
- aceleye getirmek
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} acele etme
Acele etmeyin, zamanımız var.
- We have time, there's no rush.
Acele etmene rağmen, sen hazır değilsin.
- Although you rushed, you're not ready.
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} akın
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} toplanma
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} hasırotu
- paper <span class="word-self">rushspan>
- papirüs
- <span class="word-self">rushspan>
- saldırış
- <span class="word-self">rushspan>
- furya
- <span class="word-self">rushspan>
- üstüne çullanmak
- <span class="word-self">rushspan>
- akın yapmak
- <span class="word-self">rushspan>
- koşuşturmak
- <span class="word-self">rushspan>
- alacalı
- <span class="word-self">rushspan>
- hız
- <span class="word-self">rushspan>
- istek
- <span class="word-self">rushspan>
- talep
- <span class="word-self">rushspan>
- saldırı
- <span class="word-self">rushspan>
- seğirtmek
- <span class="word-self">rushspan> about
- koşuşmak
- <span class="word-self">rushspan> candle
- saz mumu
- <span class="word-self">rushspan> forward
- ileri atılmak
- <span class="word-self">rushspan> from pillar to post
- (deyim) mekik dokumak
- <span class="word-self">rushspan> hours
- acele veya sıkışık zaman
- <span class="word-self">rushspan> into
- akın etmek
- <span class="word-self">rushspan> mat
- hasır
- <span class="word-self">rushspan> out
- fırlamak
- <span class="word-self">rushspan> somebody
- sıkboğaz etmek
- <span class="word-self">rushspan> somebody off one's feet
- sıkboğaz etmek
- <span class="word-self">rushspan> somebody off one's feet
- acele ettirmek
- sugar <span class="word-self">rushspan>
- çok şeker yedikten sonra ortaya çıkan rahatsızlıklar
şeker bayramında çok şeker yedikten sonra tüm gün karnım ağrıdı. I spent the day after Halloween in a sugar high.
- gold <span class="word-self">rushspan>
- altına hücum
Altına hücûm burada başladı.
- The gold rush began here.
- in a mad <span class="word-self">rushspan>
- çılgın gibi
- <span class="word-self">rushspan>
- aşıkmak
- <span class="word-self">rushspan>
- hamle
- <span class="word-self">rushspan>
- rağbet
- <span class="word-self">rushspan>
- atılmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} acele et
Daha dikkatli ol.Her şeye acele etmek işlerini berbat edecektir.
- Be more careful. Rushing through things is going to ruin your work.
Acele etmene rağmen, sen hazır değilsin.
- Although you rushed, you're not ready.
- <span class="word-self">rushspan>
- itip
- <span class="word-self">rushspan>
- aceleyle/baştansavma yapmak
- <span class="word-self">rushspan>
- sıkboğaz etmek
- <span class="word-self">rushspan>
- tullanmak
- <span class="word-self">rushspan>
- aceleye getirmek
Biz bunu aceleye getirmek istemiyoruz.
- We don't want to rush it.
- <span class="word-self">rushspan>
- üşüşme
- <span class="word-self">rushspan>
- saldırmak
- <span class="word-self">rushspan>
- kakma
- <span class="word-self">rushspan>
- koşmak
- <span class="word-self">rushspan>
- saz
- <span class="word-self">rushspan> hour
- işe gidiş-geliş sögenleri
- <span class="word-self">rushspan> order
- acele sipariş
- with a <span class="word-self">rushspan>
- birdenbire
- adrenaline <span class="word-self">rushspan>
- adrenalin deşarjı
- be in a <span class="word-self">rushspan>
- bir hamlenin içinde olma
- bum-<span class="word-self">rushspan>
- serseri-rush
- feel the <span class="word-self">rushspan>
- arzu etmek, çok istemek
- fools <span class="word-self">rushspan> in
- aptallar acele
- get a <span class="word-self">rushspan>
- heyecan duymak
- give s.o. the bum´s <span class="word-self">rushspan>
- ıng., k. dili birini yaka paça çıkarmak; birini âdeta kapı dışarı etmek
- give so. the bum's <span class="word-self">rushspan>
- vermek çok. serseri's acele
- hard <span class="word-self">rushspan>
- sert acele
- head <span class="word-self">rushspan>
- kafa acele
- in a <span class="word-self">rushspan>
- Telaş içinde, aceleyle
- in a <span class="word-self">rushspan> of words
- Alelacele
"You're here about your nigger?" he said in a rush of words.
- in all this <span class="word-self">rushspan>
- bütün bu koşuşturmanın arasında
- lunch <span class="word-self">rushspan>
- Büyük kentlerde iş merkezlerinin bulunduğu yerlerde öğle yemeği molası sırasında yaşanan koşuşturmaca
- not a <span class="word-self">rushspan>
- değil acele
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} sıçrama
- <span class="word-self">rushspan> around
- acele etrafında
- <span class="word-self">rushspan> away
- acele uzakta
- <span class="word-self">rushspan> down
- aşağı acele
- <span class="word-self">rushspan> forth
- acele ileri
- <span class="word-self">rushspan> forward
- atılma
- <span class="word-self">rushspan> headlong
- acele paldır küldür
- <span class="word-self">rushspan> hour
- İş giriş ve çıkış saati, yoğun saat, kalabalık zamanı
- <span class="word-self">rushspan> hour
- İş gününün başlangıç saati ve iş çıkışı saati gibi trafik ve insan kalabalığının yoğun olduğu zaman dilşmi
- <span class="word-self">rushspan> hour
- iş çıkışı
İş çıkışındaki yoğun trafiğe yakalanmak korkunçtur.
- It's horrible to get caught in rush hour traffic.
- <span class="word-self">rushspan> hour
- İş çıkış saati, yoğun saat, kalabalık zamanı
- <span class="word-self">rushspan> hour traffic
- trafiğin en yoğun olduğu akşam yada sabah trafiği
- <span class="word-self">rushspan> mat
- acele mat
- <span class="word-self">rushspan> off
- Acele ile ayrılmak, acele ile uzaklaşmak
- <span class="word-self">rushspan> on
- acele üstünde
- <span class="word-self">rushspan> on certain death
- Bazı ölüm acele
- <span class="word-self">rushspan> over
- hızlı bir şekilde
- <span class="word-self">rushspan> print
- deneme kopyası, deneme eslemi
- <span class="word-self">rushspan> sb off his feet
- sıkıştırmak, iki ayağını bir pabuca sokmak
- <span class="word-self">rushspan> through
- acele ile
- <span class="word-self">rushspan> to conclusions
- (deyim) İhtimalleri dikkate almadan kanıda bulunmak
- <span class="word-self">rushspan> upon
- saldırmak
- down <span class="word-self">rushspan>
- (Askeri) geri dönüş akımı
- not worth a <span class="word-self">rushspan>
- beş para etmez
- <span class="word-self">rushspan>
- (Tıp) Hız hücum (kan, vs.) hızlı hareket
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} hücum
Altına hücûm burada başladı.
- The gold rush began here.
Herkes bana doğru hücum etti.
- Everybody rushed towards me.
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} düşünmeden girişmek
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} üstüne atılmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} çabucak halletmek
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} önemsiz şey
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} atılma
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} acele ile göndermek
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} aceleyle yapmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} kazıklamak [brit.]
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} hızlı akmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} hücum etmek
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} saldırma
- <span class="word-self">rushspan>
- Amerikan futbolunda topu koltuğuna alıp koşmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} asılmak [amer.]
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} kur
- <span class="word-self">rushspan>
- düşüncesizce hamle yapmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} hızla akmak
- <span class="word-self">rushspan>
- {i} fasa fiso
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} kur yapmak [amer.]
- <span class="word-self">rushspan>
- (Askeri) HÜCUM: Tesirli tüfek ateşi altında düşmana doğru ilerlerken, piyadelerin çabuk ve kısa koşusu
- <span class="word-self">rushspan>
- {f} yetiştirmek
Onu hastaneye yetiştirmek zorundayız. O fena halde yaralı.
- We have to rush him to the hospital. He's badly injured.
- <span class="word-self">rushspan>
- asılmak
- <span class="word-self">rushspan>
- kur yapmak
- <span class="word-self">rushspan>
- kofa
- <span class="word-self">rushspan>
- kazıklamak
- <span class="word-self">rushspan>
- aceleleştirmek
- <span class="word-self">rushspan> a bill through
- bir kanun tasarısını acele ile meclisten geçirmek
- <span class="word-self">rushspan> about
- koşuşturmak
- <span class="word-self">rushspan> bed
- sazlık
- <span class="word-self">rushspan> bottomed
- hasır oturaklı (sandalye)
- <span class="word-self">rushspan> hour
- iş çıkış saati
İş çıkış saatinden kaçınmak istiyorum.
- I want to avoid rush hour.
- <span class="word-self">rushspan> hour traffic
- iş trafiği
- <span class="word-self">rushspan> in
- paldır küldür karar vermek
- <span class="word-self">rushspan> in
- (Fiili Deyim ) hızla girmek , içeri dalmak
- <span class="word-self">rushspan> in
- dalmak
- <span class="word-self">rushspan> in
- acele ile girmek
- <span class="word-self">rushspan> in
- aniden gelmek
- <span class="word-self">rushspan> in
- aceleye getirmek
- <span class="word-self">rushspan> into
- birden girmek
- <span class="word-self">rushspan> into
- düşünmeden girişmek
- <span class="word-self">rushspan> into
- dalmak
- <span class="word-self">rushspan> into
- (deyim) rush into sth. acele karar vermek. rush someone into sth. birini sıkboğaz edip birşey yaptırmak
- <span class="word-self">rushspan> into
- paldır küldür karar vermek
- <span class="word-self">rushspan> into
- acele ile girişmek
- <span class="word-self">rushspan> into extremes
- aşırıya kaçmak
- <span class="word-self">rushspan> into one's mind
- aklına gelivermek
- <span class="word-self">rushspan> into one's mind
- birden aklına gelmek
- <span class="word-self">rushspan> job
- acele iş
- <span class="word-self">rushspan> job
- aceleye getirilmiş iş
- <span class="word-self">rushspan> out of the room
- odadan fırlayıp çıkmak
- <span class="word-self">rushspan> print
- (Sinema) deneme kopyası
- <span class="word-self">rushspan> print
- (Sinema) deneme eşlemi
- <span class="word-self">rushspan> smb. off one's feet
- sıkboğaz etmek
- <span class="word-self">rushspan> smb. off one's feet
- iki ayağını bir pabuca sokmak
- <span class="word-self">rushspan> smb. off one's feet
- acele ettirmek
- <span class="word-self">rushspan> smb. to the hospital
- hastaneye yetiştirmek
- <span class="word-self">rushspan> up
- körüklemek
- <span class="word-self">rushspan> up prices
- fiyatları körüklemek
- with a <span class="word-self">rushspan>
- acele ile
- with a <span class="word-self">rushspan>
- paldır küldür
- with a <span class="word-self">rushspan>
- çabucak
- with a <span class="word-self">rushspan>
- alelacele