Definition von means- im Englisch Türkisch wörterbuch
- <span class="word-self">meansspan>
- vasıta
O, resimler vasıtasıyla fikrini açıkladı.
- She explained her idea by means of pictures.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
- <span class="word-self">meansspan>
- {i} araç
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
- <span class="word-self">meansspan>-tested benefits
- demektir-test faydaları
- <span class="word-self">meansspan>
- {i} vesile
- by no <span class="word-self">meansspan>
- asla
Sonuç asla tatmin edici değildi.
- The result was by no means satisfactory.
Astronomi asla yeni bir bilim değildir.
- Astronomy is by no means a new science.
- <span class="word-self">meansspan>
- para
O, kazandığından çok para harcıyor.
- She lives beyond her means.
Onlar kazandıklarından çok para harcıyorlar.
- They live beyond their means.
- by no <span class="word-self">meansspan>
- katiyen
- by no <span class="word-self">meansspan>
- kesinlikle
Bu kesinlikle kolay okunmuyor.
- This is by no means easy reading.
O, kesinlikle gelmez.
- He will by no means come.
- <span class="word-self">meansspan>
- ulaşım araçları
- <span class="word-self">meansspan>
- (Dilbilim) aracı
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
İngilizce bir haberleşme aracıdır.
- English is a means of communication.
- <span class="word-self">meansspan>
- kolaylık
- <span class="word-self">meansspan>
- imkan
Eldeki tüm imkanları kullanarak görevi bitirmelisin.
- You must finish the task by any means necessary.
Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.
- Utopia today means a realisable impossibility.
- by <span class="word-self">meansspan> of
- marifetiyle
- by <span class="word-self">meansspan> of
- yardımıyla
- by <span class="word-self">meansspan> of
- kanalıyla
- <span class="word-self">meansspan>
- (Matematik) içler
- <span class="word-self">meansspan>
- (Ticaret) araçlar
Taşımacılık araçlarımız yok.
- We have no means of transportation.
Olası tüm araçları denedim.
- I tried all possible means.
- <span class="word-self">meansspan>
- zenginlik
- <span class="word-self">meansspan>
- yöntem
- <span class="word-self">meansspan>
- asla
Tom asla aptal değildir, O sadece tembeldir.
- Tom is by no means unintelligent. He is just lazy.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
- <span class="word-self">meansspan>
- olanak
Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.
- It's by no means impossible to earn one million yen a month.
Bunu kelimelerle tasvir etmek olanaksızdır.
- It is impossible to depict that by means of words.
- <span class="word-self">meansspan>
- gelir
Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
- By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
Eğer patronun seni kovarsa, bu işten atıldığın anlamına gelir.
- If your boss sacks you, it means you're fired.
- <span class="word-self">meansspan> of communications
- (Askeri) iletişim araçları
- <span class="word-self">meansspan> of conveyance
- (Ticaret) nakil vasıtası
- <span class="word-self">meansspan> of livelihood
- geçim yolu
- <span class="word-self">meansspan> of payment
- (Ticaret) ödeme araçları
- <span class="word-self">meansspan> of subsistence
- nafaka
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- ulaşım imkanları
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- (Ticaret) nakil aracı
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- (Askeri) ulaştırma vasıtaları
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- taşıtlar
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- bazı ulaşım araçları
- <span class="word-self">meansspan> to an end
- araç
- <span class="word-self">meansspan> to an end
- vasıta
- other <span class="word-self">meansspan>
- (Ticaret) suveri saire
- other <span class="word-self">meansspan>
- diğer araçlar
- sufficient <span class="word-self">meansspan>
- (Ticaret) kafi vasıtalar
- sufficient safety <span class="word-self">meansspan>
- yeterli güvenlik önlemleri
- transportation <span class="word-self">meansspan>
- (Turizm) ulaştırma aracı
- try other <span class="word-self">meansspan>
- başka bir yol bul
- as a <span class="word-self">meansspan> of
- yoluyla
- by all <span class="word-self">meansspan>
- elbette
Bunu elbette yapacağım.
- I'll do that by all means.
Elbette problemi çözmeye çalışacağım.
- I'll try to solve the problem by all means.
- by any <span class="word-self">meansspan>
- her ne şekilde olursa olsun
- by <span class="word-self">meansspan> of
- sayesinde
- by <span class="word-self">meansspan> of
- kullanarak
- by natural <span class="word-self">meansspan>
- doğal nedenlerle
- by no manner of <span class="word-self">meansspan>
- kesinlikle
- by no manner of <span class="word-self">meansspan>
- hiçbir şekilde
- by no <span class="word-self">meansspan>
- hiç
O hiçbir şekilde mutlu değildi.
- He was by no means happy.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.
- by no <span class="word-self">meansspan>
- hiçbir suretle
- by some <span class="word-self">meansspan> or other
- şu veya bu şekilde
- by this <span class="word-self">meansspan>
- bu suretle
- chemical <span class="word-self">meansspan>
- kimyasal yollar
- <span class="word-self">meansspan>
- yol
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
Akla gelebilecek her yolu denedim.
- I have tried every means imaginable.
- <span class="word-self">meansspan>
- çare
- <span class="word-self">meansspan>
- servet
- <span class="word-self">meansspan> of communication
- iletişim araçları
- <span class="word-self">meansspan> of transport
- ulaşım araçları
- <span class="word-self">meansspan> of transportation
- ulaşım vasıtası
- private <span class="word-self">meansspan>
- özel gelirler
- <span class="word-self">meansspan>
- {i} varlık
- a <span class="word-self">meansspan> of
- Bir yolu
O, Nancy ile özel olarak konuşmanın bir yolunu buldu.
- He contrived a means of speaking to Nancy privately.
- as <span class="word-self">meansspan>
- anlamına geldiğine
- beyond his <span class="word-self">meansspan>
- Onun anlamı ötesinde
- beyond one's <span class="word-self">meansspan>
- (deyim) Karşılyabileceğinden fazla harcayarak, müsrifçe
- beyond one's <span class="word-self">meansspan>
- biri demektir ötesinde
- by any <span class="word-self">meansspan> of
- herhangi bir yolla
- by <span class="word-self">meansspan> of
- Aracılığıyla, vasıtasıyla
- by <span class="word-self">meansspan> of
- vasıtasıyla
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Dil vasıtasıyla düşüncelerimizi ifade ederiz.
- We express our thoughts by means of language.
- by <span class="word-self">meansspan> of the optometer
- optometre ile
- by some <span class="word-self">meansspan> or other
- su veya bu şekilde
- choicely, by <span class="word-self">meansspan> of selection
- choicely, seçim yoluyla
- compare <span class="word-self">meansspan>
- ortalama değerin karşılaştırılması
- end justifies the <span class="word-self">meansspan>
- sonu anlamına gelir haklı
- ends and <span class="word-self">meansspan>
- Amaçlar ve araçlar: "The ends justify the means. - Amaca giden her yol mubahtır."
- ends justify <span class="word-self">meansspan>
- Başarıya giden her yol mubahtır
- erythema <span class="word-self">meansspan> red or a reddish color
- eritem veya kırmızımsı bir renk kırmızı anlamına gelir
- evacuate <span class="word-self">meansspan> to empty or remove the contents
- tahliye boş veya içeriği kaldırmak anlamına gelir
- it <span class="word-self">meansspan> mischief
- o fesat anlamına gelir
- it <span class="word-self">meansspan> nothing to him
- ona hiçbir şey ifade
- language <span class="word-self">meansspan>
- dil araçları
- live beyond one's <span class="word-self">meansspan>
- (deyim) Bkz. beyond öne's means
- <span class="word-self">meansspan>
- demektir
Futbol Tom için her şey demektir.
- Football means everything to Tom.
Tatoeba Japoncada mesela demektir.
- Tatoeba means for example in Japanese.
- <span class="word-self">meansspan>
- anlama gelmek
- <span class="word-self">meansspan> of communication
- İletişim aracı
- <span class="word-self">meansspan> to
- anlamına gelir
- <span class="word-self">meansspan> to an end
- Bir amaca ulaşmayı sağlayan araç, vasıta
- <span class="word-self">meansspan> to an end
- sona demektir
- psychoanalysis by <span class="word-self">meansspan> of hypnosis
- hipnoz yoluyla psikanaliz
- resources; <span class="word-self">meansspan>
- kaynaklar; anlamına gelir
- the <span class="word-self">meansspan> of
- araçları
- which <span class="word-self">meansspan>
- yani
- by any <span class="word-self">meansspan>
- hiç
O, hiçbir şekilde berbat çürüyen soğan kokusuna tahammül edemedi.
- He could not by any means tolerate the ghastly smell of rotting onion.
- by no manner of <span class="word-self">meansspan>
- katiyen
- man of <span class="word-self">meansspan>
- varlıklı kimse
- <span class="word-self">meansspan>
- ne pahasına olursa olsun
Ne pahasına olursa olsun, onu istediğini söyledin!
- You said you wanted it by any means!
- <span class="word-self">meansspan>
- taşıtlar
- <span class="word-self">meansspan>
- şüphesiz
İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.
- The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication.
Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.
- I must save the drowning child by all means.
- <span class="word-self">meansspan>
- means to an end araç
- <span class="word-self">meansspan>
- means of transport nakil vasıtası
- <span class="word-self">meansspan>
- by any means ne şekilde olursa olsun
- <span class="word-self">meansspan>
- {i} araç, vasıta, bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey
- <span class="word-self">meansspan>
- vesait
- <span class="word-self">meansspan> of appeal
- (Kanun) temyiz yolları
- <span class="word-self">meansspan> of exchange
- (Ticaret) mübadele vasıtası
- ways and <span class="word-self">meansspan>
- (Ticaret) geliri çoğaltma usulleri