Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
Tom says that Mary definitely won't accept the job.
- Tom Mary'nin kesinlikle işi kabul etmeyeceğini söylüyor.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
- Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
- Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
You're going to do exactly as I tell you.
- Kesinlikle sana söylediğim gibi yapacaksın.
I think that's exactly what I'd do.
- Sanırım o kesinlikle yapacağım şeydir.
This is strictly between us.
- Bu kesinlikle aramızdadır.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
He is precisely the man we're looking for.
- O kesinlikle aradığımız adam.
That's precisely why I need to meet Tom.
- Tom'la tanışmak istememin nedeni kesinlikle bu.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
She flatly refused to let him in.
- Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
The atmosphere in the room was decidedly frosty.
- Odadaki atmosfer kesinlikle soğuktu.
He will by no means come.
- O, kesinlikle gelmez.
This is by no means easy reading.
- Bu kesinlikle kolay okunmuyor.
I can't really be certain that Tom didn't take the money.
- Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam.
It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.
- Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
It's great! You'll laugh for sure.
- O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
You are bound to fail unless you study harder.
- Daha çok çalışmazsan, kesinlikle başarısız olursun.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.