Some kind of writer. He didn't have to make a living; he had means.
You've done a wonderful job on the interior decoration.
- İç dekorasyon üzerine harika bir iş yaptın.
She has aspirations to become an interior decorator.
- Onun iç dekaratör olma özlemleri var.
Would domestic peace be plunged into jeopardy?
- İç barış tehlikeye girer mi?
I prefer to buy domestic rather than foreign products.
- Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
Jupiter has four inner satellies: Metis, Adrastea, Amalthea, and Thebe. Their orbits are very close to the planet.
- Jüpiterin dört iç uydusu vardır: Metis, Adrastea, Amalthea ve Thebe. Onların uyduları gezegene çok yakındır.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
They live in deplorable conditions.
- İçler acısı koşullarda yaşıyorlar.
I'm not complaining, and until now no one else has complained either, even if the the work conditions are truly deplorable.
- Ben şikayet etmiyorum, ve çalışma koşulları gerçekten içler acısı olsa bile şimdiye kadar başka hiç kimse de şikayet etmedi.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
Someone pushed me inside.
- Biri beni içeri itti.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
They took Tom to the hospital to have his stomach pumped because he ate something poisonous.
- Zehirli bir şey yediği için, onlar Tom'u midesini pompalatmak için hastaneye götürdüler.
Keep the kids indoors.
- Çocukları içeride tutun.
Tom sometimes wears sunglasses indoors.
- Tom bazen içerde güneş gözlüğü takar.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
The school is within walking distance of my house.
- Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
- Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
The civil war in Greece ended.
- Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Tom held his cup out for Mary to refill it.
- Tom Mary'nin onu yeniden doldurması için kupasını uzattı.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
2005 was a bad year for music sector. Because Kylie Minogue caught breast cancer.
- 2005, müzik sektörü için kötü bir yıldı. Çünkü Kylie Minogue meme kanserine yakalandı.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Lütfen muhtevayı gözden geçiriniz ve herhangi bir mütenasip geri bildirimi veriniz.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.