gizli, gizli

listen to the pronunciation of gizli, gizli
Türkisch - Englisch
(Tekstil) latent
{n} secret, private, hidden, concealed, deep
dormant
potentially existing but not presently evident or realized; "a latent fingerprint"; "latent talent
Latin latens; latere, to lie hid 1 Not observable; not apparent: as, latent defrects in an article of merchandise or machinery, or in an animal See Caveat, Emptor; Negligence 2 Applying equally to two or more different things; opposed to patent: as, a latent ambiguity
Not visible or apparent; hidden; concealed; secret; dormant; as, latent springs of action
existing or present but concealed or inactive
{s} concealed, hidden; present but not visibly active or developed; (Pathology) dormant, existing in an inactive state (of a disease, etc.)
not presently active; "latent infection"; "latent diabetes" potentially existing but not presently evident or realized; "a latent fingerprint"; "latent talent
An impression of a finger image collected from a crime scene
not presently active; "latent infection"; "latent diabetes"
Dormant or hidden
Not manifest; potential
Present but not manifest or visible, as a symptomless infection
present but not seen; a latent viral infection is one in which no virus can be found in the blood cells but in which those virus-infected cells can produce virus under certain circumstances
potentially existing but not presently evident or realized; "a latent fingerprint"; "latent talent"
Latent is used to describe something which is hidden and not obvious at the moment, but which may develop further in the future. Advertisements attempt to project a latent meaning behind an overt message. overt. something that is latent is present but hidden, and may develop or become more noticeable in the future dormant latent in (present participle of latere )
gizli anlaşma
collusion

There's some collusion going on. - Devam eden bir gizli anlaşma var.

gizli
secret

I didn't mean to keep it secret. - Bunu gizli tutmak niyetinde değildim.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

gizli
confidential

His secretary flatly denied leaking any confidential information. - Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.

We need to keep this confidential. - Bunu gizli tutmalıyız.

gizli
hidden

I have a spare key to my house hidden outside. - Evimin dışarıda gizli bir yedek anahtarı var.

Tom pressed a hidden button. - Tom gizli bir butona bastı.

gizli
dark

He has a dark secret. - Onun gizli bir sırrı var.

Tom whispered his darkest secret to Mary. - Tom Mary'ye en gizli sırrını fısıldadı.

gizli
cryptic

Tom was writing cryptic notes in a cipher - Tom bir şifre içinde gizli notlar yazıyordu.

gizli anlaşma
conspiracy
gizli
sealed
gizli
covert

We are sent on a covert mission. - Biz gizli bir göreve gönderiliyoruz.

Sami had a covert evil nature. - Sami'nin gizli bir kötü mizacı vardı.

gizli
clandestine
gizli
disguised
gizli alay
irony
gizli olarak
in secret

Sami and Layla started meeting in secret. - Sami ve Leyla gizli olarak buluşmaya başladılar.

gizli oylama
ballot
gizli yer
recess
gizli oda
closet
gizli şey
secret
anlamı gizli
abstruse
gizli
sneak

I caught him trying to sneak out. - Onu gizlice kaçmaya çalışırken yakaladım.

He sneaked around to the back door. - O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.

gizli
incognita
gizli
(Bilgisayar) bcc
gizli
heimlich
gizli
(Ticaret) implicit
gizli
deed
gizli
shrouded
gizli
record

The conversation was secretly recorded and used as evidence. - Konuşma gizlice kaydedildi ve delil olarak kullanıldı.

gizli
in camera
gizli
confidentially
gizli
hugger-mugger
gizli
ulterior
gizli
(Ticaret) anonymous

I'd prefer to remain anonymous. - Gizli kalmayı tercih ederim.

I'd like to remain anonymous. - Gizli kalmak isterim.

gizli
under cover
gizli
(Tıp) larvate
gizli
hush-hush
gizli
(Konuşma Dili) behind closed doors
gizli
teteàtete
gizli
in the know
gizli
hole-and-corner
gizli
esoterical
gizli
delitescent
gizli
(Askeri) cache
gizli
(Argo) under the table
gizli ajan
agent
gizli anlamı olma
left-handedness
gizli bilgi
blind text
gizli bilgi
classified information

We can't reveal classified information. - Gizli bilgiyi ortaya çıkartamayız.

Tom has been accused of selling classified information. - Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.

gizli dil
(Askeri) secret language
gizli dip
false bottom
gizli düzen
scheme
gizli görevli
secret agent
gizli gündem
secret agenda
gizli gündem
hidden agenda
gizli güç
(Ticaret) potential
gizli güçlere inanma
occultism
gizli hasar
(Askeri) concealed damage
gizli
wave
gizli kalma
latency
gizli kanal
(Askeri) covert channel
gizli kapı
trap door
gizli kapı
back door
gizli metin
blind text
gizli oy
(Politika, Siyaset) ballot
gizli plan
(Politika, Siyaset) conspiracy
gizli silah
(Konuşma Dili) secret weapon
gizli soru
secret question
gizli tutma
stealth
gizli uçak
(Askeri) stealth aircraft
gizli yapı
latent structure
gizli yer
recesses
gizli yol
by-way
gizli çekim
hidden cam
gizli çekim
secret videotaping
gizli örgüt
lodge
gizli şey
confidence
gizli
classified

Tom has been accused of selling classified information. - Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.

We can't reveal classified information. - Gizli bilgiyi ortaya çıkartamayız.

gizli cep
secret pocket
gizli dostluk
secret friendship
gizli hile, oyun
secret trick, game
gizli işsizlik
Hidden (disguised) unemployment
gizli olarak, gizlice
as confidential, secret
gizli oy
secret ballot
gizli polis
secret police
gizli su kaynakları bulma sanatı
The art of finding hidden water sources
gizli tutma
blackout
gizli tutulmak
be kept confidential
gizli ya da ince alay
confidential or irony
gizli özne
(Dilbilim) Null subject
gizli şeker
hidden sugars
gizli, saklanmış
secret, hidden
Birleşik Devletler Gizli Servisi (TREAS); Birleşik Devletler Muhabere İstihbarat
(Askeri) United States Secret Service (TREAS); United States Signals Intelligence (SIGINT) System
Gizli Polis Teşkilatı
(Hukuk) the Secret Police
GİZLİ Internet Protokol Yönlendirici Ağı
(Askeri) SECRET Internet Protocol Router Network
birinden gizli yapmak
do something behind one's back
düşman için çalışan gizli örgüt
fifth column
en gizli
inmost
gizli
unknown
gizli
crypto

Tom is a crypto-fascist. - Tom bir gizli faşist.

gizli
hush hush
gizli
back door

Tom sneaked out the back door. - Tom arka kapıdan gizlice sıvıştı.

He sneaked around to the back door. - O, arka kapıdan gizlice içeri süzüldü.

gizli
arcane
gizli
cryptical
gizli
(Hukuk) inner
gizli
hidden, concealed
gizli
concealed
gizli
restricted
gizli
hidden, concealed; secret, covert, clandestine, dark, surreptitious; confidential; classified; occult, arcane; furtive
gizli
hole and corner
gizli
camera

Tom followed Mary with a hidden camera. - Tom bir gizli kamerayla Mary'yi izledi.

Sami checked his hidden cameras. - Sami gizli kameralarını kontrol etti.

gizli
hidden , confidential
gizli
sub rosa

Let's keep this conversation sub rosa. - Bu sohbete gizlice devam edelim.

gizli
blind
gizli
furtive
gizli
esoteric
gizli
in private, in camera
gizli
secret, confidential
gizli
closet
gizli
underground
gizli
sneakingly
gizli
hugger mugger
gizli
secretly

I think Tom and Mary are secretly married. - Sanırım Tom ve Mary gizlice evlendiler.

He secretly showed me her photograph. - O, bana fotoğrafını gizlice gösterdi.

gizli (örtülü) muhabere
(Askeri) covert communications
gizli ajan
(Hukuk) undercover agent
gizli ajan
secret agent
gizli ajan
secret agent, agent
gizli ajan
confidential agent
gizli aktifler
concealed assets
gizli alay
irony; sarcasm
gizli alay
sarcasm
gizli amaç
arriere pensee
gizli anlamlı
oracular
gizli anlamlı
sibylline
gizli anlamı
between the lines
gizli anlamı çıkarmak
read between the lines
gizli anlaşma ile ilgili
collusive
gizli araştırma
intelligence, gathering secret information
gizli araştırmacı
back room boy
gizli bar
speakeasy

This speakeasy is controlled by the mob. - Bu gizli bar mafya tarafından kontrol edilir.

gizli belge
confidential document
gizli bilgi
tip off
gizli bilgi
privity
gizli bilgiler
classified information
gizli bir yerde
in secret
gizli bir yere saklamak
cache
gizli bölme
false bottom
gizli bölmeli
false bottomed
gizli celse/duruşma
law private hearing
gizli celsede
in camera
gizli cemiyet
secret society
gizli danışmanlar grubu
camarilla
gizli dere
(İnşaat) concealed gutter
gizli dere
closed valley
gizli dikiş
blind stitch
gizli din taşımak
1. to hold a religious belief secretly. 2. to have secret convictions
gizli dini toplantı
conventicle
gizli dinleme aygıtı
bug
gizli dosya
hidden file
gizli duygu
undertone
gizli düşman
snake in the grass
gizli düşmanlık
odium
gizli etki
backstairs influence
gizli etki
back influence
gizli etki
undercurrent
gizli eğilim
undercurrent
gizli far
retrocting headlight
gizli gizli
secretly
gizli gizli
on the sly
gizli gizli
secretly, in secret
gizli görevli
detective; secret agent
gizli görevli bilim adamı
back room boy
gizli görüntü
latent image
gizli güçlere inanç
occultism
gizli haber alma teşkilatı
secret service
gizli haberalma hattı
pipe line
gizli hareket
stealth
gizli hat
(Askeri) ratline
gizli hata
(Ticaret) latent fault
gizli hazırlık yapmak
brew
gizli isim
cryptonym
gizli izleme
(Hukuk) covert surveillance
gizli içerik
(Pisikoloji, Ruhbilim) latent content
gizli
stealth
gizli iş çevirmek
go underground
gizli iş çevrilen yol
backstairs
gizli işlerin yapıldığı yer
back room
gizli işlev
latient function
gizli kablo tesisatı
concealed wiring
gizli kalmak
lie snug
gizli kamera
candid camera
gizli kan
(Biyokimya) occult blood
gizli kapaklı
undercover, kept secret, clandestine, surreptitious
gizli kapaklı
clandestine
gizli kapaklı
hush hush
gizli kapaklı
secretive
gizli kapaklı
clandestine, obscure
gizli kapaklı işleri olan
slinky
gizli kayıp
(Askeri) concealed loss
gizli konuş
tell confidentially
gizli konuşma
backstairs talk
gizli konuşmak
collogue
gizli kırlangıç kuyruğu
lap dovetail
gizli maksadı olmayan
undesigning
gizli mikrofon
bug
gizli mikrofon yerleştirmek
to bug
Türkisch - Türkisch

Definition von gizli, gizli im Türkisch Türkisch wörterbuch

gizli müşteri
Bir kişi ya da kurumun kimliğini belli etmeden başka kurum veya kişilerin hizmet kalitesini incelediği çalışmaları gizlice yapan müşteri
gizli
Niteliği anlaşılmayan, bilinmeyen
gizli
Başkalarından saklanan, duyurulmayan, saklı kalan, mahrem, mestur
gizli
Saklı olarak, saklayarak
gizli
Başkalarından saklanan, duyurulmayan, saklı kalan, mahrem, mestur: "İki komutan arasında o gün gizli bir anlaşma yapıldığı söylentisi çıkmıştı."- H. Taner
gizli
Saklı olarak, saklayarak: "Mektubu senden gizli posta kutusuna attım."- M. Yesarî
gizli
Görünmez, belli olmaz bir durumda olan, edimsel karşıtı
gizli celse
İlgililerden başkasının katılmasına ve dinlemesine izin verilmeyen duruşma
gizli cemiyet
Gizli örgüt, illegal kurulmuş cemiyet
gizli dernek
Belli sayıda kişilerin illegal faaliyetleri sürdürmek amacıyla kurdukları dernek
gizli dil
Bazı kişilerin başkalarının anlamadığı ve sadece kendilerinin özel anlamlarını bildiği kelimelerle konuştuğu dil
gizli din
Taşınan veya inanılan din kurallarının hiç kimseye açıklanmadığı, sır gibi saklanan din
gizli duruşma
Adliyede, sadece izinli veya görevli olanların katılabildiği, kamuya kapalı duruşma, gizli celse
gizli gizli
Gizli olarak, saklayarak
gizli kapaklı
Başkalarına duyurulmayan, kimseye haber verilmeyerek yapılan (iş)
gizli kapaklı
Açık, anlaşılır olmayan (söz, konuşma)
gizli oturum
Genellikle ilgililerden başkasının katılmasına, dinlemesine izin verilmeyen toplantı
gizli oy
Bir işlemin herhangi bir kurulun oyuna bağlı olması durumunda oy verecek olanların oylarını gizli olarak vermeleri yöntemi
gizli polis
Ajan, sivil güvenlik görevlisi
gizli polis
Millî Emniyet Teşkilâtı görevlisi
gizli sıtma
Gizlice kötülük eden kimse
gizli sıtma
Kendini belli etmeyen sıtma
gizli yama
Gözle görülemeyecek kadar özenle yapılmış yama
gizli şeker
Henüz teşhisi konulmamış veya yüksek düzeyde seyretmeyen şeker hastalığı
gizli, gizli
Favoriten