Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Nazik bir rüzgar esiyordu.
- A gentle wind was blowing.
Basset tazıları kibar köpeklerdir.
- Basset hounds are gentle dogs.
Sir Harold kibar bir İngiliz beyefendisi.
- Sir Harold is a fine English gentleman.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- His voice was soft and gentle.
Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom nazikçe Mary'yi dürttü.
- Tom gently nudged Mary.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
- In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
Tom kızını alnından kibarca öptü.
- Tom gently kissed his daughter on the forehead.
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
Tom kapıyı yavaşça ama sıkı bir biçimde kapattı.
- Tom shut the door gently but firmly.
O gece yavaşça onun tenini okşadım.
- That night, I gently stroked her skin.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.