Tom Mary'yi nazikçe öptü.
- Tom kissed Mary gently.
Tom nazikçe Mary'yi dürttü.
- Tom gently nudged Mary.
Tom Mary'nin kolunu kibarca sıktı.
- Tom squeezed Mary's arm gently.
Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
- In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
Helikopter yavaşça yere indi.
- The helicopter gently touched down.
O gece yavaşça onun tenini okşadım.
- That night, I gently stroked her skin.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
O, çocuklara karşı naziktir.
- She is gentle with children.
Onun nazik bir kalbi vardı.
- She has a gentle heart.
Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
Tom çok kibar bir insandır.
- Tom is a very gentle person.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- His voice was soft and gentle.
Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.
- She spoke to the children in a gentle voice.
... ROW ROW ROW YOUR BOAT GENTLY DOWN THE STREAM... ...
... gently toned down. ...