kadınlar

listen to the pronunciation of kadınlar
Türkisch - Englisch
women

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

The women really gave it their utmost. - Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.

ladies

He always has luck with the ladies. - Kadınlarla şansı hep yaver gider.

Where is the ladies' room? I want to wash my hands. - Kadınlar tuvaleti nerede? Ellerimi yıkamak istiyorum.

the fair sex
womanhood
fair sex
womenfolk
womankind
the gentle sex
woman

The home is the woman's world, the world is the man's home. - Ev kadınların dünyasıdır, dünya erkeklerin evidir.

kadın
woman

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

She is a selfish woman. - O bencil bir kadındır.

kadın
female

She will be the first female Japanese astronaut. - O ilk Japon kadın astronot olacak.

The patients in this study consisted of 30 males and 25 females. - Bu çalışmadaki hastalar, 30 erkek ve 25 kadından oluşmaktadır.

kadınlar hapishanesi
women prison
kadınlar hamamı
1. women's section of a Turkish bath. 2. (Konuşma Dili) very noisy place
kadınlar hamamına dönmek
(for a place) to become very noisy
kadınlar manastırı
convent
kadınlar toplantısı
hen party
kadınlar tuvaleti
ladies' room
kadın
women

Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering. - Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.

The women really gave it their utmost. - Kadınlar gerçekten ellerinden geleni yaptılar.

kadın
broad
kadın
{i} she

One out of 455 women doesn't realize she's pregnant until the twentieth week of pregnancy. - 455 kadından bir kadın gebeliğinin yirminci haftasına kadar hamile olduğunu fark etmez.

She shot a warm smile at the old lady. - O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.

kadın
{i} hen

I was looking at a pretty hen. - Ben güzel bir kadına bakıyordum.

kadın
{i} Jane
8 mart dünya kadınlar günü
international women's day is celebrated on March 8 every year
bekar kadınlar
single women
evli kadınlar
married women
genç kadınlar
young women
hamile kadınlar
pregnant women
kadın
girl

Women and girls would cross over the street rather than meet him. - Kadınlar ve kızlar onunla karşılaşmaktansa caddeyi geçmeyi tercih ederler.

The girl has grown into a slender woman. - Kız ince belli bir kadın haline geldi.

kadın
married woman

I'm a married woman now. - Ben şimdi evli bir kadınım.

I'd never go out with a married woman! - Ben asla evli bir kadınla dışarı çıkmak istemem!

kadın
eve

Mary is one of the most beautiful women I've ever met. - Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.

Tom thinks that women always tell their best friends everything. - Tom kadınların her zaman her şeyi en iyi arkadaşlarına söylediklerini düşünüyor.

kadın
wife

Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman. - İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.

That woman must be his wife. - Şu kadın onun karısı olmalı.

kadın
petticoat
kadın
lady

That poor lady is disabled. - Şu zavallı kadın engelli.

The old lady got down from the bus. - Yaşlı kadın otobüsten indi.

kadın
bird
kadın
skirt

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

kadın
femme

Mary is a femme fatale. - Mary bir baştan çıkaran kadın.

kadın
moll
dul kadınlar
widows
kadın
the woman
kadın
(Argo) pussy
besin endüstrisinde kadınlar
women in the food industry
dövülmüş kadınlar
battered wives
kadın
dame
kadın
lady's

The lady's wish is my command. - Kadının isteği benim emrimdir.

kadın
good at housekeeping
kadın
feme
kadın
gyno
kadın
distaff
kadın
gynous
kadın
prov. a title used after the names of older women
kadın
woman; married woman; lady; servant; female
kadın
(Konuşma Dili) cleaning woman; maid
kadın
woman who has lost her virginity
kadın
womenfolk
kadın
womankind
kadın
drag
kadın
ma
porto riko’lu kadınlar
puerto rican women
televizyon ve kadınlar
(Basın) television and women
yaşlı kadınlar gibi
old-womanish
şüpheli kadınlar sınıfı
demimonde
Türkisch - Türkisch
(Osmanlı Dönemi) SİR'ET
(Osmanlı Dönemi) ZENAN
(Hukuk) NİSVAN
kadınlar hamamı
Herkesin aynı anda ve yüksek sesle konuşmasıyla çok gürültü edilen yerler için söylenir
kadınlar hamamı
Kadınlara ayrılan özel hamam
Kadın
karı
Kadın
eksikli
Kadın
bayan
Kadın
dişi
Kadın
hatun
Kadın
eksik etek
Kadın
(Hukuk) ZENNİ
Kadın
avrat
Kadın
zen
kadın
Bayan anlamında kullanılan bir unvan
kadın
Tahta kab
kadın
Bayan: "Hintli kadın toplantıyı renklendirmek için, herkesin kendisine bazı şeyler sormasını teklif ediyordu."- B. Felek
kadın
Hizmetçi
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı: "Yanlarında, kendileriyle ahbaplık edecek dostlar, hizmetlerine koşacak kadınlar veya erkekler görmek isterler."- A. Ş. Hisar
kadın
Dişi cinsten erişkin insan, erkek veya adam karşıtı
kadın
Evlenmiş kız
kadın
Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri olan
kadınlar
Favoriten