Onu dün gece barda gördüm ve o gerçekten sarhoştu.
- I saw him last night in the bar and he was really drunk.
Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.
- It was bad enough that he usually came to work late, but coming in drunk was the last straw, and I'm going to have to let him go.
Çok fazla içmek tehlikelidir.
- It is dangerous to drink too much.
Bu su içmek için güvenli.
- This water is safe to drink.
Ben size bir içki ısmarlayabilir miyim?
- Can I buy you a drink?
Canım içki içmek istiyor.
- I feel like having a drink.
Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
- Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
Sana bir içecek ısmarlayacağım.
- I'll buy you a drink.
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Sarhoş olmak işleri daha iyi yapmayacak.
- Getting drunk won't make things better.
Tom eve sürmek için çok içkili.
- Tom is too drunk to drive home.
Tom hemen hemen her akşam sarhoş oluyor.
- Tom gets drunk almost every evening.
Tom sarhoş olmadan bütün bir şişe viskiyi içebileceğini söylüyor.
- Tom says that he can drink a whole bottle of whiskey without getting drunk.
Tom'a sigara içmekten ve içki içmekten sakınması söylendi.
- Tom was told to abstain from smoking and drinking.
Ben sigara ve içki içmekten vazgeçtim.
- I quit smoking and drinking.
Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.
- Drinking seawater can be deadly to humans.
Leyla deniz suyu içemedi.
- Layla couldn't drink seawater.
Duş aldıktan sonra biraz meşrubat içtim.
- After taking a bath, I drank some soft drink.
Biz patates kızartması ve meşrubat sipariş ettik.
- We ordered French fries and soft drinks.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
İçecek bir şeye ihtiyacı var.
- He needs something to drink.
Biraz su içmek istiyorum.
- I want to drink some water.
Bu su içmek için güvenli.
- This water is safe to drink.
İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
- Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
Tom Mary'den içilecek şeyler istedi.
- Tom asked Mary for something to drink.
Tom'a sigara içmekten ve içki içmekten sakınması söylendi.
- Tom was told to abstain from smoking and drinking.
Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Sana bir içecek ısmarlayacağım.
- I'll buy you a drink.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
Çocuklar, aptallar ve ayyaşlar doğruyu söyler.
- Children, fools and drunkards tell the truth.
O, gerçek bir ayyaştı.
- He was a real drunkard.
Can I buy you a drink?.
You can lead a horse to water but you can't make him drink.
He drank the water I gave him.
She has a problem with the drink.
He was about to take a drink from his root beer.
If he doesn't pay off the mafia, he’ll wear cement shoes to the bottom of the drink!.
... in time. And that is to go back in time to meet a certain bar room drunk who gets ...
... when there's no date, they get stone drunk. In the future, they'll go to the wall, conjure ...