düzülme

listen to the pronunciation of düzülme
Türkisch - Englisch

Definition von düzülme im Türkisch Englisch wörterbuch

düz
smooth

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day. - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.

düz
plain

Ms. Yamada translated the fascinating fairy tale into plain Japanese. - Bayan Yamada büyüleyici Japon masalını düz Japoncaya çevirdi.

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

düz
straight

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

düz
flat

She got a flat tire on her way home. - O eve giderken düz bir lastik aldı.

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

düz
{s} even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held. - Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

düz
(Otomotiv) flat base
düzülmek
arranged
düz
flattened
düz
right

Go along this street and turn right at the bank. - Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.

I can't think straight right now. - Şu anda düzgün düşünemiyorum.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

Corporate bankruptcies continued at a high level last month. - Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

düz
direct
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düzülmek
even be
düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzülmek
to be arranged
düzülmek
to begin, set about, set to, embark upon
düzülmek
to be made up, be faked, be forged
Türkisch - Türkisch
düzülme
Favoriten