I want to ride a horse.
- Bir ata binmek istiyorum.
Tom asked Mary if she wanted to ride his horse.
- Tom Mary'ye onun atına binmek isteyip istemediğini sordu.
Is it possible to get on the next flight?
- Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
I have to get on that train.
- O trene binmek zorundayım.
May I have permission to board this ship?
- Bu gemiye binmek için izin alabilir miyim?
To board the airship, press A.
- Uçağa binmek için A tuşuna basın.
Tom was about to get into his car when he was shot.
- Tom vurulduğunda arabasına binmek üzereydi.
My car broke down, so I had to take a bus.
- Arabam bozuldu, bu yüzden bir otobüse binmek zorunda kaldım.
I have to take a bus to go anywhere.
- Bir yere gitmek için bir otobüse binmek zorundayım.
I like to ride on trains.
- Ben trenlere binmekten hoşlanırım.
Is it possible to get on the next flight?
- Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
He hurried in order to get the bus.
- Otobüse binmek için acele etti.
If it starts raining we'll have to give up on our bike ride.
- Eğer yağmur başlarsa biz bisiklete binmekten vazgeçmek zorunda kalacağız.
Stupidity is riding a bike that doesn't have brakes.
- Aptallık frenleri olmayan bir bisiklete binmektir.
Is ten thousand yen enough?
- On bin yen yeterli mi?
I have no more than one thousand yen.
- Bende bin yenden fazla yok.
I must ride a bicycle.
- Ben bisiklete binmek zorundayım.
I don't like riding a bicycle very much.
- Bisiklete binmekten çok fazla hoşlanmıyorum.
Bicycling on this highway is very dangerous.
- Bu otoyolda bisiklete binmek çok tehlikelidir.
I like to ride a horse now and then.
- Ara sıra ata binmeyi severim.
I want to ride a horse.
- Bir ata binmek istiyorum.
I've always wanted to ride a horse.
- Her zaman bir ata binmek istemişimdir.
I want to ride a horse.
- Bir ata binmek istiyorum.
One hundred, two hundred, three hundred, four hundred, five hundred, six hundred, seven hundred, eight hundred, nine hundred, one thousand.
- Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz, beş yüz, altı yüz, yedi yüz, sekiz yüz, dokuz yüz, bin.
This antique clock is worth one thousand dollars.
- Bu antika saat bin dolar değer.
Horse riding is an expensive hobby.
- Ata binmek pahalı bir hobidir.
Riding a horse is a lot of fun.
- Ata binmek çok eğlencelidir.
There are a thousand meters in a kilometer.
- Bir kilometre bin metredir.
Is this the embarkation card?
- Bu, gemiye binme kartı mı?
You get on the JR Chuo Line.
- JR Chuo Line'a binersin.
We get on and off the bus here.
- Otobüse burada bineriz ve ineriz.
Tom rode the roller coaster.
- Tom lunapark hız trenine bindi.
I rode in a hot air balloon.
- Sıcak hava balonuna bindim.
It's been a while since I've ridden a horse.
- Bir ata bindiğimden beri bir süre oldu.
Has Tom ever ridden a horse?
- Tom hiç ata bindi mi?
It's fun to ride a motorcycle.
- Motosiklete binmek eğlencelidir.
I want to ride a horse.
- Bir ata binmek istiyorum.
You can also ride on an old, restored, steam train.
- Eski, onarılmış, buharlı bir trene de binebilirsin.
I like to ride on trains.
- Ben trenlere binmekten hoşlanırım.
What gate do I board at?
- Hangi kapıda bineceğim?
Tom boarded a train bound for Tokyo.
- Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi.
We got on the bus there.
- Biz otobüse orada bindik.
Tom got on the 2:30 train.
- Tom 2.30 trenine bindi.
I want to go horseback riding.
- Bir ata binmek istiyorum.
About sixty men from the tribe quickly arrived riding horses.
- Kabileden yaklaşık altmış adam atlarına binerek çabucak vardılar.
They got into the train.
- Onlar trene bindiler.
We got into his car and went to the sea.
- Biz onun arabasına bindik ve denize gittik.
Tom isn't used to riding a motorcycle.
- Tom motorsiklete binmeye alışkın değildir.
You're playing with fire if you insist on riding your motorcycle without a helmet on.
- Bir kask giymeden motosiklete binmekte ısrar edersen, ateşle oynuyorsun.
I'm getting sick of the ride.
- Ben arabaya binmekten usanıyorum.
Walk or ride your bike instead of taking a car everywhere.
- Her yerde bir arabaya binmek yerine yürü ya da bisikletine bin.
A journey of a thousand miles starts with a single step.
- Bin millik yolculuk bir tek adımla başlar.
The Millennium Development Goals were supposed to be achieved by 2015.
- Bin yılın kalkınma hedeflerine 2015 yılına kadar ulaşılması gerekiyordu.
May I have permission to board this ship?
- Bu gemiye binmek için izin alabilir miyim?
He put the bank statement in the shoebox marked Bank Statements and binned the rest.
The CC had long since binned the idea of catching the regular shuttle service,.
Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?
- Is it possible to recover a file deleted from the bin?
Kafan bir çöp kutusu değildir.
- Your head is not a trash bin.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Bizim tekerlekli çöp bidonumuz çalındı.
- Our wheelie bin was stolen.
Dünya üzerinde 10 çeşit insan vardır: ikilik sistemi anlayanlar ve anlamayanlar.
- There are 10 types of people in the world: those who understand binary, and those who don't.
Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
Yumurta kabuklarını organik çöp tenekesine atın.
- Throw the egg shells in the organic rubbish bin.
Kafan bir çöp kutusu değildir.
- Your head is not a trash bin.
Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?
- Is it possible to recover a file deleted from the bin?