-e yeterli

listen to the pronunciation of -e yeterli
Türkisch - Englisch

Definition von -e yeterli im Türkisch Englisch wörterbuch

-e yeterli
sufficient for
yeterli
adequate

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

The pay is not adequate for a family of six. - Ödeme altı kişilik bir aile için yeterli değildir.

yeterli
sufficient

A country without enough labour force cannot be self sufficient. - Yeterli iş gücü olmayan bir ülke kendi kendine yeterli olamaz.

Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course. - Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.

yeterli
enough

Is ten thousand yen enough? - On bin yen yeterli mi?

One language is never enough. - Bir dil asla yeterli değildir.

yeterli
adequately
yeterli
proficient

Tom is proficient in French. - Tom Fransızcada yeterli.

He is proficient in English. - O, İngilizcede yeterlidir.

yeterli miktar
enough

Markku and Liisa had just enough to keep the wolf from the door. - Markku ve Liisa kıt kanaat geçinecek kadar yeterli miktara sahipti.

We've got enough here. - Burada yeterli miktara sahibiz.

yeterli olmayan
(Tıp) insufficient
kendi kendine yeterli
(Askeri) self-contained
yeterli
enow
yeterli
sufficiently
yeterli
par

Partly because he could not receive enough information, Harper's description remains imperfect. - Kısmen yeterli bilgiyi alamadığından dolayı Harper'in açıklaması eksik kalıyor.

Do you think your parents spent enough time with you when you were in your teens? - Onlu yaşlarındayken ebeveynlerinin seninle birlikte yeterli zaman harcadıklarını düşünüyor musun?

yeterli
bonny
yeterli
up to

I ought to have enough money saved up to buy a car by Christmas. - Noele kadar bir araba almak için yeterli para biriktirmeliydim.

I am not feeling quite up to par. - Oldukça yeterli olduğumu hissetmiyorum.

yeterli
spitting
yeterli
due
yeterli beslememek
undernourish
yeterli derecede
adequately
yeterli değil
not enough

It's not enough to know only one language. - Sadece bir dil bilmek yeterli değildir.

Moving money and technology from one side of the globe to the other is not enough. - Parayı ve teknolojiyi dünyanın bir tarafından diğerine taşımak yeterli değildir.

yeterli değil
insufficient
yeterli değil
inadequate
yeterli düzeyde
sufficiently
yeterli düzeyde
adequately
yeterli kadar
adequately
yeterli kadar
sufficient
yeterli kadar
sufficiently
yeterli koşul
(Matematik,Teknik) sufficient condition
yeterli kılmak
qualify
yeterli miktarda
sufficiently
yeterli olan
jake
yeterli olarak
adequately
yeterli olma
sufficiency
yeterli olmak
be sufficient
yeterli olmak
qualify
yeterli olmamak
fall short of
yeterli olmamak
fall short
yeterli seviyede olmayan
unequal
yeterli şekilde
adequately
yeterli şekilde
sufficiently
yeterli şey
sufficiency
yeterli
ample

Ten million yen will be ample for the project. - On milyon yen proje için yeterli olacaktır.

yeterli
competence

I'm not questioning your competence. - Ben senin yeterliliğini sorgulamıyorum.

görevini yapacak yeterli gücü olmayan
sufficient power to act without
yeterli bulmak
Find something sufficient, find something enough
adayların yeterli oyu sağlayamaması
run off vote
kendi kendine yeterli
self-reliant and self-sufficient
kendi kendine yeterli olma
(Ticaret) self-sufficiency
yeterli
fit
yeterli
snug
yeterli
qualified
yeterli
competent
yeterli
sufficient, adequate, enough; competent, qualified
yeterli
suited
yeterli
efficacious
yeterli
moderate
yeterli
phr
yeterli
(Hukuk) adequate, sufficient
yeterli
that will do
yeterli
working

I'm working like crazy to make sure I have enough time. - Yeterli zamanım olduğundan emin olmak için deli gibi çalışıyorum.

yeterli
efficient
yeterli
equal

He is not equal to the task. - O, görev için yeterli değildir.

yeterli
satisfactory
yeterli
adequate, sufficiently qualified (to do a job)
yeterli
effectual
yeterli
satisfying
yeterli
enough, sufficient, adequate
yeterli
decent

Tom has a very decent salary. - Tom'un çok yeterli maaşı var.

If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage. - Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.

yeterli bilgi
working knowledge
yeterli bilgiye sahip olma
literateness
yeterli bir şekilde
capably
yeterli bulmak
find enough
yeterli bulmak
find adequate
yeterli bulmak
find it sufficient
yeterli darbe
(Elektrik, Elektronik,Teknik) enabling pulse
yeterli dayanım
adequate strength
yeterli derecede
sufficiently
yeterli derecede sermaye temin etmek
(Hukuk) provide sufficient funding
yeterli değil
That won't do
yeterli etken
(Tıp) sufficient cause
yeterli gelmek
stretch
yeterli görmek
find it sufficient
yeterli görmek
find adequate
yeterli görmek
find enough
yeterli gıdayı vermemek
underfeed
yeterli hale getirmek
qualify
yeterli istatistik
sufficient statistic
yeterli kalite
sufficient
yeterli kalitede
in adequate quality
yeterli kanıt
satisfactory evidence
yeterli kanıt
direct evidence
yeterli kazanma şans
(Konuşma Dili) sporting chance
yeterli miktar
sufficiency
yeterli miktar para
a sufficiency of money
yeterli miktarda bulunmak
have enough amount
yeterli miktarda bulunmak
have sufficient amount
yeterli miktarda temin edilen
well-supplied
yeterli niteliklere sahip olma
have the necessary qualifications
yeterli olarak
efficiently
yeterli olma güdüsü
competence motivation
yeterli olmak
suffice
yeterli olmak
hold out
yeterli olmak
get along
yeterli olmama
obviation
yeterli olmayan tedbirler
half measures
yeterli personeli olmayan
understaffed
yeterli personeli olmayan
short-staffed
yeterli sayı olmadığından oturuma son vermek
count out
yeterli sebep
(Pisikoloji, Ruhbilim) sufficient reason
yeterli süre
(Hukuk) sufficient time
yeterli tedavi analizi
(Pisikoloji, Ruhbilim) adequate treatment analysis
yeterli uyarı zamanı
(Havacılık) adequate warning time
yeterli vasıfları taşımak
be qualified to do smth
yeterli çoğunluk
working majority
yeterli çoğunluk mevcut olan
quorate
yeterli örneklem
(Pisikoloji, Ruhbilim) adequate sample
Türkisch - Türkisch

Definition von -e yeterli im Türkisch Türkisch wörterbuch

yeterli
Bir işi yapma gücünü sağlayan özel bilgisi olan, kifayetli, ehliyetli, ehil
yeterli
Bir görevi, işlevi yerine getirmek gücü olan, etkisi olan
yeterli
İhtiyaçlara cevap veren, ihtiyaçları karşılayan
yeterli
Bir görevi, işlevi yerine getirmek gücü olan, etkisi olan. İhtiyaçlara cevap veren, ihtiyaçları karşılayan: "Yeterli çadırları var mı?"- M. Yesarî
yeterli beslenme
Vücudun yaşaması ve çalışmasını sürdürebilmesi için gerekli enerjinin karbon hidrat, yağ ve proteinlerden sağlanması işi
-e yeterli
Favoriten