Luckily, I was able to get the tickets yesterday.
- Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
Her ability to amass a fortune is due to luck and hard work.
- Biriktirdiği serveti şansına ve çok çalışmasına borçlu.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
I've never seen a shot like that.
- Hiç böyle bir şans görmemiştim.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
I should've hit Tom while I had the chance.
- Şansım varken Tom'u vurmalıydım.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
We have the opportunity to make some changes.
- Bazı değişiklikler yapma şansımız var.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Tom can't catch a break.
- Tom bir şans yakalayamaz.
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
He met Sam purely by chance.
- O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.
I met Jane in the department store by chance.
- Şans eseri mağazada Jane ile karşılaştım.
You should give him a second chance.
Do you know Tom by any chance?
- Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?
Luckily, Tom had some money I could borrow.
- Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.
Luckily he did not see me.
- Şans eseri o beni görmedi.
We know very well what our chances are.
- Şanslarımızın ne olduğunu çok iyi biliyoruz.
I'll take my chances with you.
- Şanslarımı sizinle birlikte alacağım.