A sound mind in a sound body.
- Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
This is quite sound from a scientific aspect.
- Bu, bilimsel açıdan son derece sağlam.
They tried very hard to gain an advantage over one another.
- Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.
Tom didn't have any hard evidence, but he thought Mary was the one who stole his mother's diamond ring.
- Tom'un sağlam delili yoktu, fakat o, annesinin elmas yüzüğünü çalan kişinin Mary olduğunu düşünüyordu.
Tom has a cast iron stomach. He can eat just about anything.
- Tom'un sağlam bir midesi var. İstediği şeyi yiyebiliyor.
Secure the garage door.
- Garaj kapısını sağlama alın.
All you have to do to secure a seat is to wait in line.
- Bir koltuğu sağlama almak için yapman gereken bütün şey sırada beklemektir.
Cardboard is stronger than paper.
- Karton, kağıttan daha sağlamdır.
Do you think this rope is strong enough?
- Bu ipin yeterince sağlam olduğunu düşünüyor musun?
You should put safety before everything else.
- Her şeyden önce güvenliği sağlamalısın.
We must put safety before anything else.
- Güvenliği başka her şeyden önce sağlamalıyız.
I made sure no one was following me.
- Beni kimsenin izlemediğini sağlama bağladım.
I'm just making sure.
- Ben sadece sağlama bağlıyorum.
Tom makes a good living.
- Tom iyi bir yaşam sağlamaktadır.
He's good at fund raising.
- O, fon sağlamada iyidir.
Her belief in God is very firm.
- Onun Allah'a inancı çok sağlam.
He is a man of firm character.
- O, sağlam karakterli bir adamdır.
Tom's doctor gave him a clean bill of health.
- Tom'un doktoru ona sağlam raporu verdi.
Tom's fears were well founded.
- Tom'un korkuları sağlam temelliydi.