cheer teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {f} neşelendirmek
Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor.
- Tom wants to cheer Mary up.
Seni neşelendirmek istiyorum.
- I want to cheer you up.
- neşe
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! Everything will soon be all right.
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- She is always cheerful and smiling.
- {i} tezahürat
Seyirciler arasından bir tezahürat yükseldi.
- A cheer went up from the audience.
Onlar kim için tezahürat yapıyorlar?
- Who are they cheering for?
- {f} keyiflendirmek
- şenlendirmek
- Cheer up Keyfine bak Gecmiş olsun !
- tempo ile bağırarak taraf tutmak
- neşe/alkış
- {i} mizaç
- {i} yiyecek erzak
- cheer yüreklendir/
- {i} (sözle yapılan) tezahürat
- tezahürat yapmak (sözle)
- tezahürat (sözle yapılan)
- {f} sevinçle bağırmak
Arkadaşıma kupa verildiği zaman sevinçle bağırmaktan başka bir şey yapamadım.
- I could not but cheer when my friend was handed the trophy.
- erzak
- {f} neşelendir
Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor.
- Tom wants to cheer Mary up.
Üzgündüm ama Tom beni neşelendirdi.
- I was sad, but Tom cheered me up.
- cheer up moralini düzeltmek
- {f} neşeli sesler çıkarmak
- kıvanç
- bağırış
- {f} (sözle) tezahürat yapmak
- teşvik
- memnun etmek
- {i} neşelendiren şey
- umutlandırma
- cesaretlendirmek
- {f} ferahlamak
- desteklemek
- bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek
- alkışlamak
- yardım etmek
- keyif
Bu seni keyiflendirecek.
- This will cheer you up.
Seni keyiflendirecekler.
- They'll cheer you up.
- umutlandırmak
- destekleyici şekilde bağırmak
- alkış
O favori atını alkışladı.
- She cheered for her favorite horse.
Kasaba halkı alkışladı.
- The townspeople cheered.
- yüreklendirmek
- {i} sevinç çığlığı
- {i} teselli
Tom'un biraz teselliye ihtiyacı var.
- Tom needs a little cheering up.
O ona yarın asılacaksın dedi. Bunu duymak kesinlikle onu teselli etmedi.
- They told him: Tomorrow you are to be hanged. Hearing that did not exactly cheer him.
- {f} teselli etmek
- {i} huy
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
- My mother is carefree, cheerful and good-natured.
- {i} avuntu
- {f} avutmak
- {i} misafirperverlik
- {f} teşvik etmek
- tezahürat yapmak
- cheer up
- neşelenmek
- cheer up
- neşelendirmek
Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
- The boy told a lie, probably to cheer up his parents.
- cheerful
- neşeli
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- She is always cheerful and smiling.
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
- My mother is carefree, cheerful and good-natured.
- cheerless
- {s} neşesiz
- cheer up
- moral vermek
- cheer up
- (Fiili Deyim ) 1- neşelendirmek , teselli etmek 2- ferahlamak
- cheer leader
- amigo kızı
- cheer on
- (Dilbilim) tezahürat yapmak
- cheer on
- yüreklendirmek
- cheer somebody up
- gönül açmak
- cheer someone up
- birini neşelendirmek
- cheer up
- (deyim) içi açılmak
- cheer up
- (deyim) içini açmak
- cheer up
- (deyim) ferahlatmak
- cheer up
- şenlenmek
- Cheer up!
- Geçmiş olsun!
- Cheer up!
- Keyfine bak!
- cheer up
- ferahla
- cheer up
- sevin(dir)mek
- cheer up
- neşelen(dir)mek
- cheer s.o. up
- birini neşelendirmek
- cheer s.o./an animal on
- birini/bir hayvanı (sözlü) tezahüratla teşvik etmek
- cheer somebody up
- Birisini neşelendirmek
- cheer someone up
- cheer birini
- cheer up
- keyfine bak, neşelen
- cheer yourself up
- Kendi kendini teselli etmek, kendi kendine moral vermek, kendi kendini neşelendirmek
You are also good at coping with bad luck and often cheer yourself up by imagining things could be worse than you are.
- cheer, gladden, exhilarate, rejoice
- tezahürat, sevindirmek, neşelendirmek, sevinç
- cheer, hail
- tezahürat, dolu
- cheer, liven, exhilarate
- tezahürat, canlandırmak, coşturmak
- Cheer up
- Keyfine bak!/Geçmiş olsun!
- cheer for
- (Dilbilim) sesli tezahürat yapmak
- cheer leader
- tezahürat yaptıran kimse
- cheer leader
- amigo
- cheer on
- alkışla cesaret vermek
- cheer on
- teşvik etmek
- cheer over
- sevinç gösterisinde bulunmak
- cheer over
- sevgi gösterilerinde bulunmak
- cheer s.o. up
- birini neşelendirmek. cheer s.o./an animal on birini/bir hayvanı (sözlü) tezahüratla teşvik etmek
- cheer to the echo
- (Konuşma Dili) alkışlayarak desteklemek
- cheer up
- (isim)şelenmek, keyiflenmek, morali düzelmek, neşelendirmek, moral vermek, teselli etmek, avutmak
- cheer up
- keyiflenmek
- cheer up
- teselli etmek
- cheer up
- morali düzelmek
- cheer up
- avutmak
- cheers
- şerefe
- Cheers
- {ü} (teşekkür olarak) Sağ ol!
- cheerful
- keyifli
Bu çok keyifli bir kutlama.
- It's a very cheerful celebration.
- cheerful
- güler yüzlü
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- He is always cheerful and smiling.
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- She is always cheerful and smiling.
- cheerful
- şen
- cheerful
- {s} neşelendirici
- Cheers
- {ü} Şerefe!
- cheer up
- (deyim) keyif vermek
- cheerful
- hoş
- cheerful
- cheerfully neşeyle
- cheerful
- içten gelen
- cheerful
- keyifli/neşeli
- cheerful
- cheerfulness neşelilik
- cheerfulness
- neşelilik
- cheers
- hoşçakal/sağol/şerefe
- cheerful
- güleç
- cheerful
- {s} mutluluk veren
- cheerful
- {s} neşe saçan
- cheer up
- sevindirmek
Karısını sevindirmek umuduyla, Tom ona güzel elmas bir gerdanlık aldı.
- Hoping to cheer up his wife, Tom bought her a beautiful pearl necklace.
- cheer up
- sevinmek
- cheer up
- teselli
- cheering
- neşelendirerek
- cheering
- neşelendiren
- cheerless
- sıkıcı
- cheerless
- üzücü
- cheerlessness
- keyifsiz
- cheerful
- {s} istekli
- cheering
- neşelendirici
- cheering
- {f} neşelendir
- cheerlessness
- neşesizlik
- cheers
- (İİ) şerefe!
- cheers
- (çınkada) hoşça kal!
- acclamation, applause, cheer
- alkış, alkış, alkış
- cheerfulness
- şen olma
- cheerfulness
- keyiflilik
- cheering
- neşelendir(mek)
- cheerlessness
- kasvet
- raise a cheer
- Bir alkış zam
- to cheer up
- neşelendirmek için
- yahoo! , hooray! (cheer of joy)
- yahoo! , Yaşasın! (Sevinç tezahürat)
- Cheers
- {ü} Hoşça kal!
- be of good cheer
- cesur ol
- be of good cheer
- keyifli olmak
- be of good cheer
- metin ol
- be of good cheer
- müsterih olmak
- bronx cheer
- yuha
- bronx cheer
- yuhalama
- cheerfully
- neşeli
Neşeli şekilde ıslık çalarak caddede yürüdü.
- He walked down the street whistling cheerfully.
- cheerfully
- keyifli
- cheerfully
- z. neşeyle
- cheerfully
- neşeyle
O, onu neşeyle selamladı.
- She greeted him cheerfully.
O neşeyle Tom'a sırıttı.
- He grinned cheerfully at Tom.
- cheerfully
- neşe saçan
- cheerfully
- neşeli bir şekilde
- cheerfully
- içten gelen
- cheerfulness
- {i} neşe
- cheering
- memnun edici
- cheering
- taraf tutma
- cheering
- alkış
Herkesin alkışladığını duyabiliyordum.
- I could hear everybody cheering.
- cheering
- cheer yüreklendir/alkışla
- cheering
- cesaret verici
- cheerless
- keyifsiz
- cheerless
- hüzünlü
- cheerless
- iç karartan
- cheerless
- kasvetli
- cheerless
- cheerlessness neşesizlik
- cheerless
- iç kapayıcı
- cheerless
- cheerlessly neşesiz olarak
- cheerlessly
- keyifsiz bir biçimde
- cheerlessly
- keyifsiz bir şekilde
- cheerlessly
- kasvetle
- cheerlessly
- neşesiz
- cheerlessness
- (isim) kasvet
- cheers
- telefonda hoşçakal
- cheers
- {ü} bravo
- cheers
- cheer yüreklendir/alkışla
- cheers
- yaşa
- cheers
- alkışlar
Astronotlar kendi coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
- cheers
- tezahürat
Astronotlar kendi coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
Öğrenciler en yüksek sesli tezahüratı alıyor.
- The students receive the loudest cheers.