Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
Unity is better than money.
- Birlik paradan daha iyidir.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
Many Union soldiers were killed or wounded.
- Birçok Birliki askeri öldürüldü veya yaralandı.
The Union army shelled the city.
- Birlik ordusu şehri bombaladı.
Our forces occupied the city.
- Birliklerimiz şehri ele geçirdi.
In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
- Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
With his mother out of the way, Duke was able to proceed with his plan to embezzle the money from the company.
- Yoldan uzakta bulunan annesi ile birlikte, Duke şirketinden zimmetine para geçirme planına devam edebildi.
He came in company with his mother.
- Şirkete annesiyle birlikte geldi.
Tom is swimming with his kids in the pool.
- Tom, çocuklarıyla birlikte havuzda yüzüyor.
He is commander of our troops.
- O, bizim birliklerin komutanıdır.
The general inspected the troops.
- General birlikleri denetledi.
The main idea in his speech was unity.
- Konuşmasındaki ana fikir birlikti.
Marriage is a unity made from love.
- Evlilik sevgiden yapılmış bir birliktir.
Dan's body was found in a well with fifty stab wounds.
- Dan'in cesedi elli tane bıçak yarasıyla birlikte bir kuyu içinde bulundu.
Fadil discovered the car with Layla's dead body inside.
- Fadıl arabayı içinde Leyla'nın cesediyle birlikte buldu.
I wish I could go to the party with you.
- Keşke seninle birlikte partiye gelebilsem.
He suggested I go with him to the party.
- Onunla birlikte partiye gitmemi önerdi.
Tom lived with his uncle in Boston while going to college.
- Tom üniversiteye giderken amcasıyla birlikte Boston'da yaşadı.
We went to college together.
- Birlikte üniversiteye gittik.
I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
I went to school with your brother.
- Erkek kardeşinle birlikte okula gittim.
Five brothers worked together on the farm.
- Beş kardeş çiftlikte birlikte çalıştı.