too- teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- <span class="word-self">toospan> little
- çok az
Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.
- The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.
Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.
- One enemy is too much, a hundred friends is too little.
- <span class="word-self">toospan>
- de
- <span class="word-self">toospan>
- çok
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Bu benim için çok zordu.
- It was too difficult for me.
- <span class="word-self">toospan>
- lüzumundan fazla
- <span class="word-self">toospan>
- da
- <span class="word-self">toospan>
- fazla
Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
- <span class="word-self">toospan>
- Too bad! Vah vah! I am too going
- <span class="word-self">toospan>
- This has gone tooBu mesele sıktı artık
- <span class="word-self">toospan>
- hadden ziyade
- <span class="word-self">toospan>
- dahi
Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
- In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- <span class="word-self">toospan>
- gideceğim
Tom giderse ben de gideceğim.
- If Tom goes, I'll go, too.
Yarın ben de üniversiteye gideceğim.
- I will go to the university tomorrow, too.
- <span class="word-self">toospan> close for comfort
- (deyim) [cogu kez arac icin] rahatsiz edecek kadar yakin
- <span class="word-self">toospan> late
- fazla geç
Ben oraya biraz fazla geç vardım.
- I got there a little too late.
Yapılan zararı telafi etmek için asla çok fazla geç değildir.
- It's never too late to make amends for harm done.
- <span class="word-self">toospan> many cooks
- (deyim) too many cooks (spoil the broth) [atasozu] idarecinin cok oldugu yerde is yurumez
- <span class="word-self">toospan>
- fazla, gereğinden çok: It's too early to go. Gitmek için fazla erken
- be <span class="word-self">toospan> tired to go on
- şişmek
- before it is <span class="word-self">toospan> late
- iş işten geçmeden
- consider to be <span class="word-self">toospan> much
- çok görmek
- it is never <span class="word-self">toospan> late to learn
- (deyim) öğrenmenin yaşı yoktur
- it is <span class="word-self">toospan> bad
- (Konuşma Dili) çok kötü
- me <span class="word-self">toospan>
- bilmukabele
- nice to meet you, <span class="word-self">toospan>
- ben de memnun oldum
- nice <span class="word-self">toospan> see you
- seni görmek güzel
- only <span class="word-self">toospan> glad
- dünden razı
- only <span class="word-self">toospan> glad
- dünden razı olmak
- only <span class="word-self">toospan> glad
- dünden hazır
- regard as <span class="word-self">toospan> little
- azımsamak
- seem <span class="word-self">toospan> much
- çok gelmek
- string <span class="word-self">toospan> big
- (Bilgisayar) dize çok büyük
- string <span class="word-self">toospan> long
- (Bilgisayar) dize çok uzun
- to be <span class="word-self">toospan> tired to go on
- şişmek
- <span class="word-self">toospan> -
- aşırı
- <span class="word-self">toospan> bad!
- ne yazık!
- <span class="word-self">toospan> clever by half
- anasının gözü
- <span class="word-self">toospan> complex
- çok karışık
- <span class="word-self">toospan> deep
- çok derin
- <span class="word-self">toospan> familiar
- laubali olmak
- <span class="word-self">toospan> familiar
- yüz göz olmak
- <span class="word-self">toospan> fast
- çok hızlı
- <span class="word-self">toospan> few
- çok az
Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
- Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.
- Too bad! Too few rich people donate to the orphanage.
- <span class="word-self">toospan> funny for words
- çok komik
- <span class="word-self">toospan> hot
- (Gıda) çok acı
- <span class="word-self">toospan> large
- çok büyük
- <span class="word-self">toospan> lazy to
- üşenmek
- <span class="word-self">toospan> long
- çok uzun
Çok uzun bir tatil birini tekrar işe başlamak için isteksiz yapar.
- Too long a holiday makes one reluctant to start work again.
Sevdiğin birinin kaybına çok uzun süre ağlama.
- Don't mourn over the loss of your loved one too long.
- <span class="word-self">toospan> loud
- çok gürültülü
- <span class="word-self">toospan> many chiefs and not enough indians
- (deyim) sen ağa ben ağa bu ineği kim sağa
- <span class="word-self">toospan> much
- gırla gitmek
- <span class="word-self">toospan> much
- aşırı
Mary aşırı makyaj yapıyor.
- Mary wears too much makeup.
- <span class="word-self">toospan> much
- fazla gelmek
- <span class="word-self">toospan> much
- çok gelmek
- <span class="word-self">toospan> much
- ziyade
- <span class="word-self">toospan> much
- çok fazla miktarda
- <span class="word-self">toospan> much money
- çok para
- <span class="word-self">toospan> particular
- ince eleyip sık dokumak
- <span class="word-self">toospan> short
- çok kısa
- <span class="word-self">toospan> slow
- çok yavaş
- <span class="word-self">toospan> soft
- çok yumuşak
- <span class="word-self">toospan> soon
- çok erken
Onun bir erkek mi yoksa bir kız mı olduğunu söylemek için çok erken.
- It's too soon to tell whether it's a boy or a girl.
Sadece çok erken vazgeçtik.
- We just gave up too soon.
- <span class="word-self">toospan> tired to go on
- şişmek
- try <span class="word-self">toospan> hard
- çok olmak
- try <span class="word-self">toospan> hard
- aşırıya kaçmak
- way <span class="word-self">toospan> hard
- umulandan çok zor
- you <span class="word-self">toospan>
- siz de
- all <span class="word-self">toospan> soon
- çek erken
- become <span class="word-self">toospan> specialized
- uzmanlaş
- eat one's cake and bave it <span class="word-self">toospan>
- ne yardan geçmek ne de serden
- go <span class="word-self">toospan> far
- cıvıtmak
- go <span class="word-self">toospan> far
- haddini aşmak
- go <span class="word-self">toospan> far
- çok ileri gitmek
- grow <span class="word-self">toospan> big for one's boots
- yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmemek
- have one's cake and eat it <span class="word-self">toospan>
- ne yardan geçmek ne de serden
- none <span class="word-self">toospan>
- pek değil
- not <span class="word-self">toospan> bad
- şöyle böyle
- only <span class="word-self">toospan>
- çok
Size yardım etmekten çok memnun olacağım!
- I'd be only too pleased to help you!
Sadece yardım etmek için çok mutluyum.
- I'm only too happy to help.
- raise the elbow <span class="word-self">toospan> often
- kafayı bulmak
- spread oneself <span class="word-self">toospan> thin
- kırk tarakta bezi olmak
- <span class="word-self">toospan>
- ayrıca
Gitmek istemiyorum ve ayrıca çok geç.
- I don't want to go, and besides it's too late.
Ayrıca çeşitli konular hakkında konuşmakla çok fazla zaman kaybedeceğiz.
- Besides, we will lose too much time to talk about the various topics.
- <span class="word-self">toospan>
- {f} aynı zamanda
Sadece Tom'dan değil aynı zamanda karısından da ödünç para aldım.
- I borrowed money not only from Tom, but from his wife, too.
Onun için sadece siz değil aynı zamanda ben de sorumluyum.
- You are not the only one responsible for it, I am too.
- <span class="word-self">toospan>
- öyle yahu
- <span class="word-self">toospan>
- öyle
Kötü bir öğretmene sahip olmak sizi rahatsız ediyor olmalı. Ben de aptalım. Öyleyse, tamam.
- It must bother you to have taken a bad master. I'm stupid too. So, it's all right.
O öyle büyük bir sorun değil. Oldukça fazla üzülüyorsun.
- It's not such a big problem. You're worrying way too much.
- <span class="word-self">toospan>
- aşırı
Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- His ideas are too extreme for me.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
- <span class="word-self">toospan>
- (gereğinden) çok
- <span class="word-self">toospan> big for one's boots
- burnu havada
- <span class="word-self">toospan> big for one's boots
- özünü beğenmiş
- <span class="word-self">toospan> clever by half
- fazla akıllı
- <span class="word-self">toospan> clever by half
- sivri
- <span class="word-self">toospan> close
- çok yakın
İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
- Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
TV'ye çok yakın oturma.
- Don't sit too close to the TV.
- <span class="word-self">toospan> familiar
- sarmaş dolaş
- <span class="word-self">toospan> many
- çok fazla
Çok fazla sınıfımız var.
- We have too many classes.
Tom çok fazla defalarca işi kaçırdı.
- Tom has missed work way too many times.
- <span class="word-self">toospan> much for
- için çok fazla
Bu görev benim için çok fazla.
- This task is too much for me.
Korkarım bu iş senin için çok fazla.
- I'm afraid this job is too much for you.
- <span class="word-self">toospan> soon
- çok yakın
Çok yakın, ne kadar yakında?
- How soon is too soon?
Çok yakında vazgeçme.
- Don't give up too soon.
- <span class="word-self">toospan> the extent that
- bununla ilgili olarak
- <span class="word-self">toospan>
- Ne yaparsan yap
Ne yaparsan yap, yardım etmek için çok yorgun olduğunu Tom'a söyleme.
- Whatever you do, don't tell Tom you're too tired to help.
- <span class="word-self">toospan>
- de: You too can learn Arabic. Sen de Arapça öğrenebilirsin. You
- all <span class="word-self">toospan>
- Tüm çok
- be one <span class="word-self">toospan> many
- çok fazla kişi olmak
- be <span class="word-self">toospan>
- olmak çok
- carry things <span class="word-self">toospan> far
- abartmak
- code segment <span class="word-self">toospan> large
- Kod segmentini çok büyük
- come it <span class="word-self">toospan> strong
- çok güçlü bir gelir
- draw <span class="word-self">toospan> close
- çok yakın çizmek
- enlarge <span class="word-self">toospan> much
- Fazla Ayrıntı
- far <span class="word-self">toospan>
- Çok fazla
O çok fazla bira içer.
- He drinks far too much beer.
Bizim üniversite çok fazla elektrik tüketir.
- Our college uses far too much electricity.
- get <span class="word-self">toospan> much nosepaint
- çok nosepaint olsun
- have had a drop <span class="word-self">toospan> much
- çok fazla bir düşüş oldu
- have one's cake and have it <span class="word-self">toospan>
- (deyim) (Hem yemek istemek, hem bitmemesini istemek) Ne yardan ne şerden vazgeçememek
- have <span class="word-self">toospan> much tongue
- Çok fazla konuşmak
- i love you <span class="word-self">toospan>
- ben de seni seviyorum
- me-<span class="word-self">toospan>
- me-de
- me-<span class="word-self">toospan> drug
- me-de ilaç
- moreover, furthermore, besides, <span class="word-self">toospan>
- dahası, ayrıca da yanında
- much <span class="word-self">toospan> much
- daha fazla
- not a moment <span class="word-self">toospan> soon
- Çok geç olmadan
- only <span class="word-self">toospan> well
- çok iyi
- take <span class="word-self">toospan> much for granted
- kabul için çok fazla almak
- that's <span class="word-self">toospan> bad
- Bu çok kötü
- to have <span class="word-self">toospan> much to do
- çok şey var
- <span class="word-self">toospan>
- çok fazla
Çok fazla yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much you will become fat.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
- Too much drinking will make you sick.
- <span class="word-self">toospan> 2
- çok 2
- <span class="word-self">toospan> bad
- çok kötü
Nasılsın? Çok kötü değil.
- How's it going? Not too bad.
Onun partiye gelememesi çok kötü.
- It's too bad she can't come to the party.
- <span class="word-self">toospan> close to call
- (deyim) Önceden tahmin edilmesi zor, önceden kestirilemeyen
- <span class="word-self">toospan> far away to be heard
- çok uzakta duyulmak
- <span class="word-self">toospan> good to be true
- gerçek olamayacak kadar iyi
- <span class="word-self">toospan> high
- çok yüksek
- <span class="word-self">toospan> little <span class="word-self">toospan> late
- biraz geç
- <span class="word-self">toospan> much sweet
- aşırı tatlı
- <span class="word-self">toospan> tough
- çok zor
- <span class="word-self">toospan> violent
- çok şiddetli
- want to have one's cake and eat it <span class="word-self">toospan>
- (deyim) Ne yardan geçmek ne de şerden
- way <span class="word-self">toospan> many
- Çok fazla, oldukça fazla
- way <span class="word-self">toospan> many
- Haddinden fazla sayıda
- way <span class="word-self">toospan> much
- Haddinden fazla miktarda
- way <span class="word-self">toospan> much
- çok fazla
- you <span class="word-self">toospan>
- sen de
Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.
- I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame.
Aman Allah'ım, sen de mi?
- Oh my God, you too???
- yours <span class="word-self">toospan>
- senin de
senin de hayırlı olsun.
- <span class="word-self">toospan>
- hem de
