Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
 - I really look forward to your visit in the near future.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
 - He lived in a small town nearby.
Az daha bir suça bulaşacaktım.
 - I came near to getting involved in a crime.
Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
 - There is a flower shop near by.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
 - He lived in a small town nearby.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
 - He was nearly hit by the car while crossing the street.
Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.
 - Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
 - It was near the river that I lost my way.
Pencerenin yanında olan ön sırada Tom'un yanına oturmayı tercih ediyorum
 - I prefer to sit in the front row near the window next to Tom.
Tom'u çocuklarımın yanına salma.
 - Don't let Tom near my kids.
Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
 - This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.
Yakında bir telefon var mı?
 - Is there a telephone nearby?
Doğum günün yaklaşıyor.
 - Your birthday is drawing near.
O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.
 - He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him.
Amerikalı bir öğrenci benim evin yanında yaşıyor.
 - A student from America lives near my house.
Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.
 - Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations.
Ona yaklaşmak istemiyorum.
 - I don't want to go near her.
Tom'a yaklaşmak istemiyorum.
 - I don't want to go near Tom.
Tom'a yakın olmak istiyor musun?
 - Do you want to be near Tom?
Sadece sana yakın olmaktan mutluyum
 - I'm happy just to be near you.
Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
 - There's a nice Thai restaurant near here.
Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.
 - Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop.
Neredeyse boğuluyordum.
 - I came near to being drowned.
Neredeyse araba beni ezecekti.
 - I was nearly run over by a car.
Araba frenleri sıkıştığında neredeyse bir kaza yapıyorduk.
 - We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Saat yaklaşık olarak altıdır.
 - It's nearly six o'clock.
Tom yaklaşık olarak senin ölçünün iki katı.
 - Tom is nearly twice your size.
The end is near.
The voyage was near completion.
The two words are near synonyms.
Tom has been gone for nearly three years.
 - Tom has been gone nearly three years.
I am nearly forty and still unmarried.
 - I am nearly forty and still not married.
... because cities are coastal. A lot of the world’s urban people live near the coastline ...
... they only apply when you get near the speed of light or near a black hole. We use Newton's ...