Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- He lived in a small town nearby.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Yaklaşan insanların sesini duyabiliyorduk.
- We could hear the sound of people approaching.
Sana faydalı olmak amacıyla sana yaklaşan bir adam görürsen, hayatın için koşmalısın.
- If you see a man approaching you with the obvious intention of doing you good, you should run for your life.
Az daha bir suça bulaşacaktım.
- I came near to getting involved in a crime.
Yakınlarda ucuz bir otel biliyor musun?
- Do you know a cheap hotel nearby?
Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
- There is a flower shop near by.
Yoldan geçerken az kalsın araba çarpıyordu.
- He was nearly hit by the car while crossing the street.
Yolumu nehir civarında kaybettim.
- It was near the river that I lost my way.
Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.
- Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation.
O onun yanına bir sandalye çekti.
- He drew a chair near her.
Yerinde olsam onun yanına gitmem.
- I wouldn't go near it if I were you.
Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
- Excuse me, is there a toilet nearby?
Yakında bir telefon var mı?
- Is there a telephone nearby?
İstasyona geri dönüş uzun bir yol olmasına rağmen, eski vagon yavaş yavaş yaklaştı.
- Although it was a long way back to the station, little by little the old wagon drew near.
Doğum günün yaklaşıyor.
- Your birthday is drawing near.
Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
- The accident took place near his home.
Amerikalı bir öğrenci benim evin yanında yaşıyor.
- A student from America lives near my house.
Tom'a yaklaşmak istemiyorum.
- I don't want to go near Tom.
Ona yaklaşmak istemiyorum.
- I don't want to go near him.
Evim otobüs durağına yakın.
- My house is close to a bus stop.
Biz istasyona yakın yaşarız.
- We live close to the station.
Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
- There's a nice Thai restaurant near here.
Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.
- Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop.
O kaydı ve neredeyse düşecekti.
- He slipped and nearly fell.
O çift neredeyse her gece içer.
- That couple gets soused nearly every night.
Araba frenleri sıkıştığında neredeyse bir kaza yapıyorduk.
- We nearly had an accident when the car brakes jammed.
Saat yaklaşık olarak altıdır.
- It's nearly six o'clock.
Tom yaklaşık olarak senin ölçünün iki katı.
- Tom is nearly twice your size.
The chair was close to the window.
Tom's house is very close to my house.
- Tom's house is very near mine.
Tom's house is very close to mine.
- Tom's house is very near my house.
The end is near.
The voyage was near completion.
The two words are near synonyms.
Tom has been gone for nearly three years.
- Tom has been gone nearly three years.
I am nearly forty and still not married.
- I am nearly forty and still unmarried.
... nursing home near her because her mom had been living with ...
... had anywhere near the energy density of a battery ...