kuruma

listen to the pronunciation of kuruma
Türkçe - İngilizce
desiccation
drying
curing
drying up
drying-out
kurumak
dry

It'll take a while for the cement to dry. - Kurumak, çimento için biraz zaman alacaktır.

kurum
institution

Institutionalised racism is a significant problem within the police force. - Kurumsallaşmış ırkçılık polis gücü içinde önemli bir sorun.

We don't need a formal institution for preserving peace. - Barışı korumak için resmi bir kuruma ihtiyacımız yok.

kurum
{i} Foundation
kurum
{i} corporation
kurum
{i} establishment
kuruma hızı
rate of drying
kuruma yerleştirmek
institutionalize
kurumak
fade
kurum
{i} vanity
kurum
{i} shop

I bought it at a thrift shop. - Ben bunu bir hayır kurumu mağazasından aldım.

kurumak
desiccate
kurumak
dry up
kurum
(Politika, Siyaset) competent authority
kurum
(Ticaret) concern
kurum
snootiness
kurum
arrogance
kurum
pomposity
kurum
(Politika, Siyaset,Ticaret) body
kurum
(Ticaret) house

The Royal House is an ancient institution. - Royal House eski bir kurumdur.

kurum
council
kurum
self-importance
kurum
side
kurum
(Politika, Siyaset) agency

Finding a job can be difficult without the help of an employment agency. - Bir iş bulmak, bir iş bulma kurumu olmadan zor olabilir.

kurum
pretension
kurumak
cure
kurumak
become thin and weak
kurum
soot

Eva climbed the stairs to Romer's office, trying to analyse the complex smell in the stairwell - a cross between mushrooms and soot, ancient stour and mildew, she decided. - Eva, Romer'in ofisine çıkan merdivenlere tırmandı, merdiven boşluğundaki karmaşık kokuyu analiz etmeye çalıştı - mantar ve kurum, eski birikmiş toz ve küf arasında bir karışım olduğuna karar verdi.

His face was full of soot. - Onun yüzü kurumla doluydu.

kurum
conceit
kurum
society
kurum
association
kurumak
wither
kurumak
become desiccated
Kurumak
run dry

The well is running dry.

kendi kendine kuruma
(Madencilik) self-desiccation
kurum
smut
kurum
(Hukuk) agency, authority, body, institution, foundation, establishment
kurum
swagger
kurum
haughtiness
kurum
airs
kurum
institute

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

kurum
pose
kurum
pose, conceit, self-importance, arrogance
kurum
shebang
kurumak
(for a person) to get weak and thin
kurumak
season
kurumak
parch
kurumak
to dry, get dry
kurumak
(for a plant) to die
kurumak
to dry; (akarsu, kuyu, vb.) to dry up, to run dry; (bitki) to wither; (insan) to become thin and weak
kurumak
sear
kurumak
get dry
kurumak
drain
kısmi kuruma
partial drying
tipik kuruma eğrisi
(Gıda) characteristic drying curve
Türkçe - Türkçe
Kurumak işi
Budizm felsefesinin ekirdeğini oluşturan fikir
KURUM
(Osmanlı Dönemi) (Karm. C.) Değerli insanlar. Kıymetli ve değeri büyük kişiler
Kurum
(Osmanlı Dönemi) MÜESSESE
Kurum
is
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) ASB
Kurumak
kakırdamak
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) HAD
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) TECEBCÜB
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) LASAF
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) NÜSÜSE
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) ATK
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) CEFF
Kurumak
(Osmanlı Dönemi) MEREHAN
kurum
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is: "Vapur dumanı ve baca kurumuyla kapkara olan saçlarımla yastığı kirletmek istemiyordum."- Halikarnas Balıkçısı
kurum
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet: "Sokakta bir sadrazam kurumu ile yürür."- H. E. Adıvar
kurum
Ocak bacalarında biriken veya çevrede savrulan kalın is
kurum
Ocak bacalarında birikrn veya çevrede savrulan kalın sis
kurum
Kendini büyük ve önemli gösterme davranışı, büyüklenme, tekebbür, azamet
kurum
Evlilik, aile, ortaklık, mülkiyet gibi insanlar tarafından oluşturulan şey, müessese
kurum
Kuruluş, müessese, tesis
kurumak
Bazı nesneler yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek: "Darı ve mısır yemekten bağırsakları kurumuştu."- R. H. Karay
kurumak
Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek
kurumak
Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak
kurumak
Suyu çekilip cansız duruma gelmek
kurumak
Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak: "Karısı hırçınlıktan kurumuş bir kadın."- M. Ş. Esendal
kurumak
Akarsu, göl susuz kalmak: "Kurumuş dere gibi taşlık bir yerden geçtik."- H. R. Gürpınar
kurumak
Susuz kalmak
kurumak
Bitki suyu çekilip cansız duruma gelmek
kurumak
Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek: "Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu."- H. E. Adıvar
kurumak
Yumuşaklığını yitirmek, sertleşmek
kuruma