karlar

listen to the pronunciation of karlar
Türkçe - İngilizce
snow
(Ticaret) returns
kar
{i} snow

It snowed all last night. - Gece boyunca kar yağdı.

It will probably snow tomorrow. - Yarın muhtemelen kar yağacak.

kâr
profit

Let's agree to share in the profits. - Karı paylaşmada anlaşalım.

He has done this for profit. - O, kar etmek için bunu yaptı.

kâr
{i} catch

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

My wife catches colds easily. - Karım çok çabuk soğuk kapar.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

He looked for a profitable investment for his capital. - Sermayesi için karlı bir yatırım arıyordu.

Karakorum is the early capital city of Mongolia. - Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.

kâr
{i} return

What does Tom get in return for all the work he's done? - Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

kâr
gain

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

Perry decided to gain information from Drake. - Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

kar
(Ticaret) yield

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This car dealership has very thin profit margins. - Bu araba bayiliğinin çok ince kar marjları var.

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

kar
boot

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

Tom kicked the snow off his boots. - Tom karı tekmeleyerek botundan düşürdü.

kar
{i} yielding
kâr
take

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it. - AIDS sadece her birey buna karşı harekete geçmeye karar verirse durdurulabilir.

kâr
takings
kâr
account

Try to take account of everything before you make a decision. - Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.

The game was delayed on account of snow. - Maç kar nedeniyle ertelendi.

kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
ekonomik karlar
(Ticaret) economic profits
kâr
pay dirt
kâr
avail

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
tekelci karlar
(Ticaret) monopolistic profits
İngilizce - İngilizce
Türkçe - Türkçe

karlar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu