karlılık

listen to the pronunciation of karlılık
Türkçe - İngilizce
profitableness
profitability
profitability
kar
{i} snow

Look at that mountain which is covered with snow. - Karlarla örtülü şu dağa bak.

According to the weather forecast, it will snow tomorrow. - Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.

kâr
profit

Tom had a share in the profits. - Tom'un kar payı vardı.

He claimed his share of the profits. - Kar payını talep etti.

kâr
{i} catch

He ran to catch up to his brother. - Erkek kardeşine yetişmek için koştu.

You're going to catch hell from your wife if she finds out. - Karın öğrenirse ondan fırçayı yiyeceksin.

kâr
benefit

It will be to our mutual benefit to carry out the plan. - Bu planı gerçekleştirmek karşılıklı olarak yararımıza olacaktır.

kar
(Ticaret) income

The government decided to impose a special tax on very high incomes. - Hükümet, çok yüksek gelirlere özel bir vergi uygulamaya karar verdi.

kâr
capital

Most French people are against capital punishment. - Çoğu Fransız, idam cezasına karşıdır.

Karakorum is the early capital city of Mongolia. - Karakurum, Moğolistan'ın ilk başkentidir.

kâr
{i} return

I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile. - Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.

When I met Hanako last Sunday, she said she had returned three days before. - Ben geçen Pazar Hanako ile karşılaştığımda, üç gün önce döndüğünü söyledi.

kâr
gain

A small gain is better than a great loss. - Zararın neresinden dönersek kârdır.

They tried very hard to gain an advantage over one another. - Onlar birbirlerine karşı üstünlük sağlamak için çok uğraştılar.

aktif karlılık
(Ticaret) return on assets
kar
(Hukuk) benefit, earnings, profit, benefit
kar
(Bilgisayar) mix

You cannot mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

You can't mix oil and water. - Yağ ve suyu karıştıramazsın.

kar
(Ticaret) yield

You must not yield to temptation. - Günaha karşı boyun eğmemelisin.

He finally yielded to the request of his wife and bought a house. - O sonunda karısının isteğine boyun eğdi ve bir ev satın aldı.

kar
flake
kar
returns
kar
(Ticaret) margin

This company uses cheap labor to increase its profit margins. - Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.

This company's profit margin is very big. - Bu şirketin kar marjı çok büyük.

kar
boot

Tom's boots sank into the deep snow. - Tom'un botları derin kara battı.

Tom's boots sank deep into the snow. - Tom'un botları karın derinliklerine battı.

kar
{i} yielding
kâr
take

Lucy's mother told her to take care of her younger sister. - Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.

His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children. - İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.

kâr
takings
kâr
account

Try to take account of everything before you make a decision. - Karar vermeden önce her şeyi hesaba katmaya çalış.

I am not accountable to you for my actions. - Yaptıklarımdan size karşı sorumlu değilim.

karlılık oranı
(Ekonomi) Internal Rate of Return (IRR)
kar
profit making
kar
a profit
kâr
revenue
kâr
benefit. gain. profit
kâr
avails
kâr
pay dirt
kâr
avail

This bacteria is resistant to every available antibiotic. - Bu bakteri mevcut tüm antibiyotiklere karşı dirençli.

The bus service won't be available until the snow has melted. - Kar eriyinceye kadar otobüs servisi mevcut olmayacak.

kâr
gainings
kâr
fruit

My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches. - Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.

kâr
melon

Mary likes watermelons more than melons. - Mary karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

My sister likes melons and so do I. - Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

kâr
profit, gain, takings; benefit
kâr
increment
İngilizce - İngilizce
Türkçe - Türkçe

karlılık teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

kâr
(Osmanlı Dönemi) kazanç
KAR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kur-Kirân) Zift, kara boya
KAR
(Osmanlı Dönemi) Deve. Dağ keçisi
KAR
(Osmanlı Dönemi) Küçük tepe
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara büyük ta
KAR
(Osmanlı Dönemi) Ses çıkmasın diye ayağın kenarıyla yürümek
KAR
(Osmanlı Dönemi) Kara taşlı yer
Kar
(Osmanlı Dönemi) DAHK
Kar
(Osmanlı Dönemi) ZALM
KÂR
(Osmanlı Dönemi) f. (Kelimeye bir ek olup, isimleri sıfat yapar) Eden, edici, yapan mânâlarına gelir ve li, lı, cı, ci gibi eklerin de karşılığıdır. İtaat-kâr, hilekâr, isyan-kâr, hamur-kâr, kanaatkâr...gibi
Kâr
(Osmanlı Dönemi) DE'B
kar
Kapıyı çalma
kar
Eskiden Dicle ve Fırat ırmaklarında kullanılan yelkenli bir tekne
kar
Yarar, menfaat, fayda
kar
Doktorun muayene etmek istediği yere parmağıyla vurması
kar
Havada beyaz ve hafif billurlar biçiminde donarak yağan su buharı: "Kıştı, yerler iki karış kar tutmuştu."- T. Buğra
kar
Orhan Pamuk'un bir romanı
kar
Klasik Türk müziğinde sözlü yapıt formu