I usually have a light breakfast.
- Genellikle hafif bir kahvaltı yaparım.
The burden is light on the shoulder.
- Sorumluluk omuzda hafiftir.
I was mildly disappointed.
- Hafifçe bir hayal kırıklığına uğradım.
We have a mild winter this year.
- Bu yıl hafif bir kış var.
A nerve cell responds to a slight stimulus.
- Bir sinir hücresi hafif bir uyarıcıya yanıt verir.
Ten people were slightly injured in the accident.
- On kişi kazada hafif yaralandı.
This titanium bicycle made in Italy is incredibly lightweight.
- İtalya'da yapılan bu titanyum bisiklet inanılmaz hafiftir.
This carbon fiber bicycle is incredibly lightweight.
- Bu karbon fiber bisiklet inanılmaz hafiftir.
Tom tapped on the window.
- Tom pencereye hafifçe vurdu.
Tom felt someone tap him on the shoulder.
- Tom birinin hafifçe omuzuna dokunduğunu hissetti.
I'd like my coffee weak.
- Kahvemi hafif istiyorum.
I like my coffee weak.
- Kahvemi hafif severim.
The candle's flame is flickering in the soft breeze.
- Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.
The dog barked softly.
- Köpek hafifçe havladı.
I dress lightly all the time.
- Her zaman hafifçe giyinirim.
Tom knocked lightly on Mary's door.
- Tom Mary'nin kapısını hafifçe çaldı.
Do you have any light beer?
- Hiç hafif biran var mı?
The candle's flame is flickering in the soft breeze.
- Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.