Do you like to exercise?
- Egzersiz yapmak ister misin?
What's your favorite time of day to exercise?
- Egzersiz yapmak için günün en sevdiğin vakti nedir?
I have to massage my knees.
- Dizlerime masaj yapmak zorundayım.
As a first-aider, Tom is morally obligated to perform CPR on someone who's had a heart attack.
- Bir ilk yardım görevlisi olan Tom, kalp krizi geçiren birisi üzerinde manevi olarak CPR yapmakla yükümlüdür.
Full body scanners perform a virtual strip search.
- Tam vücut tarayıcıları sanal şerit arama yapmaktadır.
To err is to be human.
- Hata yapmak insan olmaktır.
To err is human, but to persist in error is diabolical.
- Hata yapmak insana mahsustur ama hatada ısrar etmek şeytanidir.
Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
- 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
To make mistakes is not always wrong.
- Hatalar yapmak her zaman yanlış değildir.
After school, I go to an English school to practice English conversation.
- Okuldan sonra, İngilizce konuşma pratiği yapmak için bir İngiliz okuluna gidiyorum.
He used every chance to practice English.
- İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.
I want to practise my English.
- İngilizcemi pratik yapmak istiyorum.
He usually wants to practise his English on me.
- O genellikle İngilizcesini benim üzerimde pratik yapmak istiyor
The astronaut had to conduct many experiments in the space shuttle.
- Astronot uzay mekiğinde birçok deneyler yapmak zorunda kaldı.
I want to invest in index funds.
- İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum
I want to invest a little money every month.
- Ben her ay biraz para yatırım yapmak istiyorum.
Tom isn't good at pretending.
- Tom numara yapmakta iyi değil.
Tom doesn't have to pretend with me.
- Tom benimle numara yapmak zorunda değil.
They spent six months building the house.
- Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
It took many years to build it.
- Onu yapmak yıllarımı aldı.
She talked her husband into having a holiday in France.
- O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
I'm just about to check in.
- Tam giriş yapmak üzereyim.
I'd like to check in, please.
- Giriş yapmak istiyorum, lütfen.
Layla didn't like to show off.
- Leyla gösteriş yapmaktan hoşlanmadı.
I'd like to interview them.
- Onlarla röportaj yapmak isterim.
Tonight, I'll have to do an interview.
- Bu gece bir röportaj yapmak zorunda kalacağım.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
I want to take a vacation on a tropical island.
- Tropik bir adada tatil yapmak istiyorum.
I want to take a nice long vacation.
- Güzel uzun bir tatil yapmak istiyorum.
Whose turn is it to deal?
- İş yapmak için kimin sırası?
The soul of commerce is upright dealing.
- Ticaretin ruhu dürüst iş yapmaktır.
Tom had to do some work.
- Tom biraz iş yapmak zorundaydı.
If you want to do good work, you should use the proper tools.
- İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
I suppose I'll just have to improvise.
- Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.
Tom was forced to improvise.
- Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
My parents enjoy skiing every winter.
- Ebeveynlerim her kış kayak yapmaktan hoşlanır.
She likes dancing in a disco better than skiing.
- Bir diskoda dans etmeyi kayak yapmaktan daha fazla sever.
He'll have to do without a gun.
- O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.
We had to do without a TV set.
- Televizyon seti olmadan yapmak zorundaydık.
Sooner or later, every parent has to have a talk with their children about the birds and the bees.
- Er ya da geç her anne-baba çocukları ile kuşlar ve arılar hakkında bir konuşma yapmak zorundadır.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
I want to invest in index funds.
- İndeksli yatırım fonlarına yatırım yapmak istiyorum
Nobody wants to invest in my country.
- Kimse benim ülkemde yatırım yapmak istemez.
I want to check out at 6 tomorrow morning.
- Yarın sabah altıda çıkış yapmak istiyorum.
I'd like to check out. Do you have my bill?
- Çıkış yapmak istiyorum. Hesabımı çıkarır mısınız?
Maintaining that tie is important.
- O kravata bakım yapmak önemlidir.
I wanted to surprise Tom.
- Tom'a sürpriz yapmak istedim.
Tom wanted to surprise Mary.
- Tom Mary'ye sürpriz yapmak istedi.
Shooting from a low angle makes your legs appear longer.
- Düşük açıdan çekim yapmak bacaklarınızı daha uzun gösterir.
I feel like taking a bath now.
- Şimdi canım bir banyo yapmak istiyor.
She was just about to take a bath when the bell rang.
- Zil çaldığında tam banyo yapmak üzereydi.