Definition of civil in English Turkish dictionary
- sivil 
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
 - A government suffers from civil affairs.
Dört asker ve on iki sivil öldürüldü.
 - Four soldiers and twelve civilians were killed.
 -  {s} laik
 -  {s} resmi 
Bu kitap, İç Savaş sırasında Amerika'daki yaşamın iyi bir resmini verir.
 - This book gives a good picture of life in America during the Civil War.
 - yurttaşlıkla ilgili 
 - mülkiye 
Eğer tarih bize bir şey öğrettiyse, o da özel mülkiyetin medeniyetin ayrılmaz bir parçası olduğudur.
 - If history could teach us anything, it would be that private property is inextricably linked with civilization.
 - nezaketli 
 - medeni 
Biraz daha medeni olmayı deneyebilirsiniz.
 - You could try and be a bit more civilized.
Tom Akdenizin eski medeniyetlerinin öğrenimini görüyor.
 - Tom is studying the ancient civilizations of the Mediterranean.
 - kibar 
Ona kibar bir cevap yazacağım.
 - I will write him a civil answer.
 - nazik 
Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.
 - It was civil of him to offer his seat to the old man.
 - uygar 
Bütün uygar ülkeler savaşa karşıdır.
 - All civilized countries are against war.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
 - We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
 - İnşaat işleri, inşai 
 -  {s} vatandaşlarla ilgili
 -  {s} devlete ait
 -  {s} bireysel, ferdi
 - civil death manevi ölüm 
 -  {s} iç 
İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
 - While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
Bu bir iç savaş engelledi.
 - It prevented a civil war.
 -  {s} medeni hukuk ile ilgili
 - vatandaşlık icaplanndan 
 -  {s} hükümete ait, milli
 -  {s} hükümete ait
 - civil disobedience yurttaşın haksız bulduğu bir kanuna karşı itaatsiz 
 - ferdt 
 -  {s} yurttaşlık ile ilgili
 - civil defense sivil savunma 
 - kamu 
20 yıl önce,kolejin hemen adından kamu hizmetine girdi.
 - He entered civil service 20 years ago right after college.
 - halka ait 
 - dahili 
 - terbiyeli 
 - ferdi 
 - edepli 
 -  (Hukuk) vatandaşlara ait
 - medeni hukukla ilgili 
 - civil servant
 - memur 
 - civilization
 -  {i} uygarlık 
Dünyamız üzerinde çok az yer uygarlık tarafından rahatsız edilmeden kalmıştır.
 - Very few places on our earth remain undisturbed by civilization.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
 - We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
 - civilized
 -  {s} uygar 
Uygar Avrupa'da, boğalar eğlence için hala işkence edilip öldürülüyorlar.
 - In civilized Europe, bulls are still tortured and killed for fun.
Misyonerler yerlileri uygarlaştırdı.
 - The missionaries civilized the natives.
 - civilization
 -  {i} medeniyet 
Medeniyetimiz bir gün çökecek mi?
 - Will our civilization collapse one day?
Medeniyet nükleer savaş tarafından tehdit edilmektedir.
 - Civilization is now threatened by nuclear war.
 - civilized
 - medeni 
Biraz daha medeni olamaz mısın?
 - Can't you be a little more civilized?
Misyonerler yerlileri medenileştirdi.
 - The missionaries civilized the natives.
 - civil law
 - medeni kanun 
 - civil dispute
 -  (Fizik) Vatandaşlık ile ilgili hukukî anlaşmazlık
 - civil society services
 - Toplum hizmetleri 
 - civil defense
 - sivil savunma 
 - civil engineer
 -  {i} inşaat mühendisi 
Babam inşaat mühendisidir.
 - My father is a civil engineer.
 - civil rights
 - medeni haklar 
O, medeni haklarından mahrum edildi.
 - He was deprived of his civil rights.
Medeni haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
 - We must fight to preserve our civil rights.
 - civil rights
 - siyasi haklar 
 - civil rights
 - insan hakları 
İnsan hakları umurumda değil.
 - I don't care about civil rights.
 - civil rights
 - vatandaşlık hakları 
Vatandaşlık haklarımı ihlal ediyorsun.
 - You're violating my civil rights.
Vatandaşlık haklarımızı korumak için mücadele etmeliyiz.
 - We must fight to safeguard our civil rights.
 - civil servant
 - kamu hizmetlisi 
 - civil court
 -  (Kanun) asliye hukuk
 - civil division
 -  (Kanun) hukuk davaları bölümü
 - civil engineering
 -  (İnşaat) sivil mimarlık
 - civil engineers
 -  (İnşaat) inşaat mühendisleri
 - civil justice
 -  (Kanun) hukuk mahkemeleri
 - civil liberties
 - temel haklar 
 - civil penalty
 -  (Kanun) para cezası
 - civil servants
 - memurlar 
 - civil service
 - devlet memurları 
 - civil service
 -  (Kanun,Politika, Siyaset) amme hizmeti
 - civil society
 - burjuva toplumu 
 - civil status
 -  (Kanun) ahvali şahsiye
 - civil war
 - içsavaş 
 - civil war
 - milli savaş 
 - civil work
 - yapım 
 - civil work
 - inşaat 
 - civil work
 - inşaat işi 
 - civil wrong
 -  (Kanun) haksızlık
 - civil wrong
 -  (Kanun) haksız muamele
 - civil wrong
 -  (Kanun) haksız fiil
 - civil administration
 - sivil idare 
 - civil airport
 - sivil havaalanı 
 - civil authority
 - sivil otorite 
 - civil aviation
 - sivil havacılık 
 - civil case
 - hukuk davası 
 - civil code
 - medeni kanun 
 - civil commotion
 - halk ayaklanması 
 - civil defence
 - sivil savunma 
 - civil disobedience
 - kanunlara itaat etmeme 
 - civil engineering
 - inşaat mühendisliği 
 - civil government
 - sivil idare 
 - civil law
 - medeni hukuk 
Polis memuru medeni hukuku uygular.
 - The police officer enforces civil law.
 - civil liberties
 - insan hakları 
 - civil liberty
 - insan hakları 
 - civil life
 - sivil yaşam 
 - civil marriage
 - medeni nikâh 
 - civil population
 - sivil halk 
 - civil servant
 - devlet memuru 
 - civil service
 - devlet hizmeti 
 - civil service
 - milkiye memurluğu 
 - civil service
 - devlet memurluğu 
 - civil service
 - kamu görevi 
 - civil state
 - medeni hal 
 - civil suit
 - hukuk davası 
 - civil time
 - günlük zaman 
 - civil tribunal
 - hukuk mahkemesi 
 - civil twilight
 - günlük tan 
 - civil war
 - iç savaş 
Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
 - The civil war in Greece ended.
İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
 - While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
 - civil year
 - mali yıl 
 - civil-spoken
 - nazik 
 - civil-spoken
 - terbiyeli 
 - Civil Affairs Group
 -  (Askeri) Sivil İlişkiler Grubu
 - Civil Division of the Court of Cassation
 -  (Kanun) Yargıtay Hukuk Dairesi
 - civil action
 - hukuk davası 
 - civil association
 - sivil toplum örgütü 
 - civil ceremonies
 - sivil törenleri 
 - civil ceremony
 - sivil tören 
 - civil charge
 - para cezası gerektiren (hapis gerektirmeyen) suçlar 
 - civil code
 -  (Kanun) Yurtdaşlık yasası
 - civil court
 -  (Kanun) Asliye hukuk mahkemesi
 - civil court of first instance
 - asliye hukuk mahkemesi 
 - civil disobedience
 - Sivil itaatsizlik 
 - civil establishment
 - memurlar 
 - civil foreman
 - inşaat ustası 
 - civil law
 - 1. medeni hukuk. 2. Roma hukuku 
 - civil law jurisdiction
 - sivil yasanın yargı yetkisi 
 - civil liberty
 - sivil özgürlük 
 - civil registry
 - Sivil kayıtlar 
 - civil registry manager
 - Nüfus müdürü 
 - civil remedy
 - sivil çözüm 
 - civil rights movement
 - yurttaşlık hakları hareketi 
 - civil servant
 - devlet personeli 
 - civil service
 - sivil devlet memurları 
 - civil society approach
 - sivil toplumculuk 
 - civil union
 - sivil sendika 
 - civil unrest
 - halk ayaklanması 
 - civil war
 - İç savaş 
Yunanistan'da iç savaş sona erdi.
 - The civil war in Greece ended.
Davis, iç savaş istemiyordu.
 - Davis did not want civil war.
 - civil wedding
 - sivil düğün 
 - Civil Affairs command
 -  (Askeri) Sivil İşler Komutanlığı
 - Civil Air Patrol; civil augmentation program; combat air Patrol; configuration a
 -  (Askeri) Sivil Hava Devriyesi; sivil kadro artırımı programı; muharebe hava Devriyesi; konfigürasyon ve alarm paneli; Konsolide işler süreci (Birleşmiş Milletler); kriz müdahele planlaması
 - civil administration; civil affairs; combat assessment
 -  (Askeri) civil administration; civil affairs; combat assessment
 - civil appropriation
 -  (Askeri) SİVİL İŞLER TAHSİSATI: Kara Kuvvetleri tarafından yapılan askeri işlerden ayrı olarak, sadece bazı sivil işlerin yapılması için ayrılmış ve Kara Kuvvetlerince idare edilen bir tahsisat; bir örnek olarak "Kara Kuvvetleri Mezarlık Masrafları" tahsisatı
 - civil claim
 -  (Kanun) sivil mahkemede açılan dava
 - civil day
 -  (Ticaret) takvim günü
 - civil disturbance
 -  (Askeri) (RIOT) Ayaklanma karışıklık
 - civil engineer support office
 -  (Askeri) inşaat mühendisliği destek bürosu
 - civil engineering file; common equipment facility
 -  (Askeri) inşaat mühendisiği dosyası; ortak teçhizat tesisi
 - civil engineering support plan group; civil engineering support planning generat
 -  (Askeri) inşaat mühendisliği destek planı grubu; inşaat mühendisliği destek planı oluşturucusu
 - civil nuclear power
 -  (Askeri) SİVİL NÜKLEER GÜÇ: Nükleer silahların geliştirilmesi amacıyla nükleer teknoloji kullanma potansiyeline sahip ancak bilhassa kullanmamaya karar vermiş bir ülke. Ayrıca bakınız: "nuclear power"
 - civil relife
 - sivil direniş 
 - civil rights activist
 - (fiil)tandaşlık hakları savunucusu 
 - civil time
 -  (Askeri) MEMLEKET SAATİ
 - civil rights
 -  (Politika, Siyaset) sivil haklar
 - civil rights
 - kamu hakları 
 - civil rights
 -  (Kanun) medeni ve siyasi haklar
 - civility
 - nezaket 
O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
 - She answered him with cold civility.
 - civil code
 - medeni hukuk 
 - civil procedure
 - medeni yargılama 
 - civil servant
 -  (Askeri) sivil memur
 - civil service
 -  (Politika, Siyaset) sivil servis
 - civil service
 -  (Kanun,Politika, Siyaset) kamu hizmeti
 - civil society
 - sivil halk 
 - civil work
 - yapı 
 - civil works
 -  (Askeri) sivil inşaat işleri
 - civility
 - edep 
 - civilized
 - medenileşmiş 
 - civilized
 - hoş 
 - civilized
 - terbiyeli 
 - civility
 - incelik 
 - civilization
 - uygarlaştırma 
 - civilization
 - modern toplum 
 - civilized
 - sosyal 
 - civilized
 -  {f} medenileştir 
Misyonerler yerlileri medenileştirdi.
 - The missionaries civilized the natives.
 - Civil society
 - sivil toplum 
 - civil law
 - hukuk 
Polis memuru medeni hukuku uygular.
 - The police officer enforces civil law.
 - civilization
 - sivilleşme 
 - civil court
 - hukuk mahkemesi 
 - civil engineer
 - (isim) inşaat mühendisi 
 - civil law
 - kamu hukuku 
 - civil law
 - yurttaşlar yasası 
 - civil law
 -  (Kanun) kanunu medeniye
 - civil law
 -  (Kanun) hukuku medeniye
 - civil liberty
 -  (Politika, Siyaset) kişisel dokunulmazlık
 - civil liberty
 -  (Kanun) beşer hukuku
 - civil right
 -  (Politika, Siyaset) sivil hak 
Eyalet yönetimi vatandaşlarının sivil haklarını mahrum etti.
 - The state government deprived the civil rights of their citizen.
Afrikalı Amerikalılar sivil haklar için gösteri yaptılar.
 - African Americans demonstrated for civil rights.
 - civil servant
 - İng. devlet memuru 
 - civil servant
 - kamu personeli 
 - civil service
 - devlet memuriyeti,milkiye memurluğu 
 - civil service
 - sivil kamu hizmetleri 
 - civil war
 - dahili harp 
 - civil works
 -  (Askeri) SİVİL İNŞAAT İŞLERİ: İstihkam Sınıfının, askeri maksatlarla tali derecede ilgili ve daha çok sivil mahiyette işleri. Örneğin; nehir, liman ve su baskısını önleme tesislerinin inşaası, bakımı ve işletilmesi gibi
 - civility
 -  {i} kibarlık
 - civility
 - kibarllk 
 - civility
 -  {i} terbiye, edep; nezaket, kibarlık
 - civilization
 - uygarlaşma 
 - civilization
 -  {i} medenileştirme
 - civilization
 -  {i} medenilik
 - civilization
 - ekinç 
 - civilized
 -  {s} kibar
 - civilized
 -  {s} ince
 - civilized
 -  {s} nazik
 - civilized
 - ekinsel 
 - civilized
 - ekinçsel 
 - civilly
 - nazikçe 
 - civilly
 - medenice 
 - civilly
 - kibarca 
 - civilly
 - yasal/kibar bir şekilde