Where is the closest train station?
- En yakın tren istasyonu nerede?
Where's the closest drugstore?
- En yakın eczane nerede?
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
I haven't been in contact with Mr. Smith recently.
- Yakın zamanda Bay Smith ile görüşmedim.
I had no idea what was in that room until recently.
- Yakın zamana kadar o odada ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.
Mary overheard Tom talking intimately to another woman on his mobile phone.
- Mary, Tom'un cep telefonuyla başka bir kadınla yakından konuşmasına kulak misafiri oldu.
Sami and Layla were having an intimate relationship.
- Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
We think Tom might be in imminent danger.
- Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.
Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.
- Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı.
This man is my immediate superior.
- Bu adam benim en yakın amirimdir.
Åle, the world's oldest eel, just died. He was approximately 150 years old.
- Dünyanın en yaşlı yılan balığı Åle yakın zamanda öldü. Yaklaşık olarak 150 yaşındaydı.
This is all very approximate.
- Bunun hepsi çok yakın.
A stranger living nearby is better than a relative living far away.
- Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
Tom is a close relative of mine.
- Tom benim yakın bir akrabam.
We live close to the station.
- Biz istasyona yakın yaşarız.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
I wouldn't permit such familiarity.
- Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
- Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
His paralysis is progressing, and soon he won't be able to get out of bed.
- Onun felci ilerliyor ve yakında yataktan çıkamayacak.
Dogs are man's closest friends.
- Köpekler insanın en yakın arkadaşlarıdır.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
Tom has a close relationship with Mary.
- Tom'un Mary ile yakın bir dostluğu var.
I'll drop in on you sometime in the near future.
- Ben yakın gelecekte bir ara sana uğrayacağım.
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
The two countries were moving closer to war.
- İki ülke savaşa yakınlaşıyordu.
Tom picked up the stamp and took a closer look.
- Tom pulu aldı ve daha yakından baktı.
When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
- Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
Sami was shot at close range.
- Sami yakın mesafeden vuruldu.
The appointed day is close at hand.
- Kararlaştırılmış gün çok yakın.
A global crisis is at hand.
- Küresel bir kriz yakındır.
I heard some students complain about the homework.
- Bazı öğrencilerin ev ödevi hakkında yakındıklarını duydum.
I don't think I've ever heard you complain about anything.
- Senin herhangi bir şey hakkında yakındığını duyduğumu hiç sanmıyorum.
It's convenient to live so close to the train station.
- Tren istasyonuna çok yakın yaşamak uygundur.
It's convenient living so close to the station.
- İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.
Tom complained that his back hurt.
- Tom sırt ağrısından yakındı.
Don't complain about that. You've asked for it.
- Yakınma. Kendin kaşındın.
There was a fire near the train station last night.
- Dün gece tren istasyonu yakınında bir yangın vardı.
The zombie apocalypse is nigh!
- Zombi kıyameti yakın!
We haven't been close in years.
- Yıllardır yakın olmamıştık.
Hardly anyone has seen this animal up close.
- Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
Tom has hardly any close friends.
- Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
They soon became inseparable.
- Onlar yakında ayrılmaz oldular.
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
Sami had very close connections to the crimes.
- Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
Our entrance examination was near at hand.
- Giriş sınavımız çok yakındı.
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
- Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
Tom has been very friendly toward me.
- Tom bana karşı çok cana yakın.
Tom and Mary have been bosom friends for years.
- Tom ve Mary yıllardır yakın arkadaş olmuşlardır.
I'm sure he'll be along soon.
- Onun yakında geleceğinden eminim.
The old woman went, and soon returned along with the Princess.
- Yaşlı kadın gitti ve yakında Prenses ile birlikte geri döndü.