kazandırmak

listen to the pronunciation of kazandırmak
Türkisch - Englisch
bring in
redound
to cause (someone) to earn, gain or win
to bring (sb) in sth
bring
save

I think I have a way to save you some time. - Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.

bring somebody in something
gain
kazan
boiler
bağışıklık kazandırmak
immunize
hayat tecrübesi kazandırmak
sophisticate
kazan
cauldron

She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween. - Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.

The cauldron was steaming and bubbling. - Kazan, buhar çıkarıp köpürüyor.

kazan
earn

Does Tom earn enough money to live in the city? - Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!

kazan
{f} won

Tom won $10,000 in the lottery. - Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.

The Netherlands have won the 2010 World Cup. - 2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.

incelik kazandırmak
refine
istikrar kazandırmak
stabilize
ivme kazandırmak
quicken
kazan
(Gıda) batch
kazan
(Gıda) cooker
kazan
{f} win

White to play and win. - Sıra beyazda ve kazandı.

If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory. - Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.

kazan
kier
kazan
{f} gaining

The city is gaining popularity as a major tourist destination. - Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.

Their relationship really started gaining momentum. - Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.

kazan
{f} winning

That team has little, if any, chance of winning. - O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.

Finding a decent man is more difficult than winning a lottery. - Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.

kazan
{f} earned

This is more than I have earned. - Bu, kazandığımdan daha fazla.

He earned the money he needed to go to college. - O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.

kazan
{f} gain

Our team gained a great victory. - Takımımız büyük bir zafer kazandı.

Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny. - Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.

kazan
seether
kazan
vessel
anlam kazandırmak
give new meaning to
anlam kazandırmak
add meaning
açıklık getirmek/kazandırmak
to throw light on, shed light on (a matter)
bağışıklık kazandırmak
to immunize
boyut kazandırmak
add dimension
deneyim kazandırmak
bring experience
devamlılık kazandırmak
regularize
esneklik kazandırmak
bring flexibility
istikrar kazandırmak
(Hukuk) stabilizing
ivme kazandırmak
(Hukuk) accelerate
içerik kazandırmak
give insight
işlerlik kazandırmak
put into action
kazan
boiler; furnace (containing a boiler)
kazan
kepçe: İstanbul kazan ben kepçe. I have searched all over Istanbul
kazan
caldron, cauldron, large kettle
kazan
caldron
kazan
bowl

Who won the Super Bowl? - Amerikan futbolu şampiyonluğunu kim kazandı?

The Denver Broncos have won the Super Bowl. - Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.

kazan
cauldron, kettle; boiler, kier
kazan
(Tekstil) kettle
kazan
gross
kazandırma
saving
manevi değer kazandırmak
spiritualize
pratik kazandırmak
give someone practice
prestij kazandırmak
bring prestige
resmiyet kazandırmak
make official
resmiyet kazandırmak
officialise
resmiyet kazandırmak
formalise
yatkınlık kazandırmak
predispose
zehire karşı bağışıklık kazandırmak
mithridatize
önem kazandırmak
bring into prominence
üslup kazandırmak
stylize
Englisch - Englisch

Definition von kazandırmak im Englisch Englisch wörterbuch

Kazan
City in Russia, capital of Tatarstan, Russia
Kazan
City in Russia, administrative center of Tatarstan, Russia
Kazan
Turkish-born American stage and film director whose credits include Williams's A Streetcar Named Desire (1947) and the movies On the Waterfront (1954) and East of Eden (1955). City (pop., 2001 est.: 1,090,200), capital of the Tatarstan republic, western Russia. Located at the confluence of the Volga and Kazanka rivers, it was founded in the 13th century by Mongols of the Golden Horde; it became the capital of an independent khanate in the 15th century. In 1552 Ivan IV (the Terrible) captured Kazan and subjugated the khanate. The city was burned in a revolt (1773-74), but after its reconstruction it grew in importance as a trading centre, and by the beginning of the 20th century it was one of the chief manufacturing cities of Russia
Kazan
{i} city west-central Russia on the Volga river; family name; Elia Kazan (1909-2003), Turkish born United States movie and stage director and author of Greek parentage
kazan
an industrial city in the European part of Russia
Türkisch - Türkisch
Kazanmasını sağlamak
KAZAN
(Osmanlı Dönemi) (KEVZÂN) Semiz şişman kimse
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap
kazan
Buhar makinelerinde, kalorifer tesisatında, suyun kaynatıldığı kapalı kap
kazan
Çok miktarda yemek pişirmeye veya bir şey kaynatmaya yarayan büyük, derin kap: "Koca bir kazan patates kaynattık."- A. Gündüz
kazan
Sazlık yerlerde dibi bulunmayan sulu yer
kazandırma
Kazandırmak işi
kazandırmak
Favoriten