I think I have a way to save you some time.
- Sana biraz zaman kazandırmak için bir yolum olduğunu düşünüyorum.
The witch is stirring her cauldron.
- Cadı, kazanını karıştırıyor.
She made pumpkin soup in a black cauldron for Halloween.
- Cadılar Bayramı için siyah bir kazanda balkabağı çorbası yaptı.
He earns his living by teaching English.
- Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!
Tom won $10,000 in the lottery.
- Tom piyangoda 10.000 dolar kazandı.
She won first prize in the exhibition.
- İlk ödülünü sergide kazandı.
If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.
- Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder.
White to play and win.
- Sıra beyazda ve kazandı.
Their relationship really started gaining momentum.
- Onların ilişkisi ivme kazanmaya başladı.
The city is gaining popularity as a major tourist destination.
- Kent, önemli bir turistik yer olarak rağbet kazandı.
I'm sure of winning the championship.
- Ben şampiyonluğu kazanacağımdan eminim.
He got a prize for winning the competition.
- O, yarışmayı kazandığı için bir ödül aldı.
He earned the money he needed to go to college.
- O, üniversiteye gitmek için ihtiyacı olan parayı kazandı.
His ideas never earned him a dime.
- Onun fikirleri asla ona on sent kazandırmadı.
When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Our team gained a great victory.
- Takımımız büyük bir zafer kazandı.
The Denver Broncos have won the Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl'u kazandı.
The Denver Broncos have won the 50th Super Bowl.
- Denver Broncos, Super Bowl 50'yi kazandı.